Veresiye Sözlerimi Duymayın Borcum Olsun Yazamadıklarım...
Bir şiir borcum olsun size.
Yüz yılın dostane rolünü üstüne kaftan gibi geçiren kişiliksizlere. Dosta , düşmana , değer vermeden değer bekleyen insansı varlıklara. Borcum olsun yazamadıklarım. Elbet bir gün duyarsınız içimden size sızan yangından beter kavruluşu. Gözümün görmediği fakat tek sözüyle elimin titrediği insanlara ahtım olsun bu son sözlerim. İntiharın gölgesinde üşüyorum, içimi ısıtacak bir ses , nefesime yapışacak bir nefes yok artık. Ödün’Ç aldığınız tebessümlerimin hesabı mahşere kaldı. Bertaraf edin düşüncelerinizi , af dilemekten yorulduğumu anlatacağım. Borcum olan , kağıtlara sığmayan bu son şiirde. Şimdi vakit hasrete gebe , ana rahminden fütursuzca düşürüldü hatıralar. Hatırlarda saklı kalan bir çaresizi canlandırıyor, yakını görüp uzağı işitmeyen insanlar. Baş rolde ölüm... En usta figüran can çekişiyor benzer bir sahnede. İlk kurtarılması gerekenler listesine gizlice sızıyor yalnızlığım. Bu dizeler hayat bulurken dizildi boğazıma söylenmesi gerekip de söylenemeyenler. Birbirine ulayarak yaktığım son sigaram üç beş nefes kala sönmüş, anlayın çaresizliğimi. Ne yakacak bir kibritim var nede yanacak kadar gücüm. İntiharın gölgesinde üşüyorum. Örtün üstüme sancı dolu gecelerinizi. İçinizi acıtan acılarınızla baş başa bırakın beni. Gidin bakmayın ardınıza. Borcum borç ,yazacağım bu son şiiri , hem ayrılığın son seferinde düşerim yakanızdan. Tek dileğim sizden bol bir kefen. Bir kaç kuru karanfil bir iki damla gül suyu. En nadide çiçeklerle süsleyin mezarımı gösterişiniz ayakta alkışlansın. Siz güvenmeyin , güveniniz ceket cebinizde saklansın. İşin garibi henüz zehir zemberek sözlerinizi yutmadan ölüyorum. İntihar düşüncesi sırtımı sıvazlıyor. Görüyorum... Sezai Karakoç , Muazzez makamında işliyor, yıllar önce kaybettiği Geyve’deki aşkını. Deniz kokulu yarin gözlerine yazıyor söyleyemediklerini. Tel tel dağılan saçlarına sesleniyor usulca. Kalemin kömürü döküldükçe eksiliyor takvimden birer birer yaşlanan hatıralar. Cemal Süreya sekiz on vapuruyla el sallıyor geride bıraktıklarına. Dudağında sönmeye yüz tutmuş sigarası , koltuğunun altında şiirleri. Üstü kalsın diyor , yorulmuş gözlerini kısarak. Siz hala üç vakte ayırıyorsunuz ar/af yollarını... İlhan Berk sırtını yaslamış bir buluta , gördüğü sevdaları ve ayrılıkları anlatıyor. ’ Seni düşündükçe, Gül dikiyorum elimin değdiği yere diyerek serzenişte bulunuyor. Satır satır dinlerken üşüyorum. Kalem kelam ediyor pul pul dökülüyorum. İntiharın gözü kara düşündükçe kor gibi düşüyor yarama. Gidin düşünmeyin halimi. Size bir şiir borcum olacak , okuyorum henüz yazacaklarımı. Adını dilime pelesenk ettiğim kadına gelince ; ona yazacaklarım henüz sızmadı kalemime. Sevdiğim kadının saatlerce sevdiği adamı anlatması ölümü gerektirecek kadar saçmaydı belki. Ama saçamadı gülüşünü sevinçlerimin arasına. Ölmek zordu , uğruna yaşadığım kadını içimde öldürebilmek ise intihar sayılıyordu, mezhebi tek olan eşref-i mahluklara... Sonu yoktu , yokluğu acı veriyordu. Anlattım , anlamadınız. Sustum , suçladınız. Şimdi ben yaksam size yazacaklarımı Buradan cehenneme kor olur sustuklarım. Ben sustum artık yaktıklarımın arasında arayın konuştuklarımı. Doğan Yücetaş |
Sustum , suçladınız.
Şimdi ben yaksam size yazacaklarımı
Buradan cehenneme kor olur sustuklarım.
Ben sustum artık yaktıklarımın arasında arayın konuştuklarımı.
TEBRİKLERİMLE....