Rabbimiz soruyor: Ebubekir benden razı mıdır?Tebük Seferi hazırlıkları.. Efendiler Efendisi(sav) ilk kez gideceği yerin ismiyle hitap ediyor. Gideceğiz ve hazırlıklara başlayınız buyuruyor. Yardım seferberliği başlıyor maddi-manevi.. Kimi bir çift hurmayı sarıyor sarmalıyor huzura getiriyor. Kimisi döküyor duygu yüklü bulutlarını, Kimisi de veremedik diyerek çocuk gibi ağlıyorlar.. Evet evet, çocuk gibi ağladılar Sahabe Efendilerimiz, Hay ayakları öpülesi kahramanlar..! Nerdeydi benim cömert duygularım,nerdeydi? Ya siz neredeydiniz,ben doğmadan önce, İçimde mi yoksa, hakiki manada sevmeye çalıştığım kalbimde mi? Bütün öğretmenlik maaşımı size vermeye hazırdım:dün-bugün ve yarın.. Veremediğinize çok üzüldüm,çok üzüldü bu ümmet! Olsundu;olsun,teselliniz hiç de gecikmemişti.. Tevbe suresinde sizin bu ağlamalarınız ve hıçkırıklarınız, Ayetle medhedilmişti..yetmez miydi? Ey kahramanlar, ey hayatı dopdolu sinesinde yaşayanlar! Eğer ben de bu ortamda veremezsem, kendi halime ağlayacağım. Hz Ömer(ra),perdenin bir kenarında Hz Ebubekir(ra)’i izliyordu, Hayırda yarışanların sahnesiydi bu demler, Hayırda koşturanları tarih asla unutmayacaktır, Hırs prangalarından arınamayanları ise tarih, olumlu nakletmeyecektir Hz Ömer(ra) işte bugün bu olsun dercesine ileriye atılmıştı Hayrın kahramanı “Bugün Ebubekir’i geçeceğim” diyordu, Malının yarısını getirmiş, yarısını da nafaka olarak ayırmıştı ailesine Perde bu şekilde devam ediyordu, Gökyüzü ve yeryüzü melekleri yaşlı gözlerle izliyorlardı bu tabloyu Melekler iyilik defterlerine yazmada ayrı bir yarışa girişmişlerdi Herkes yarıştaydı: yazmada, vermede ve ağlamada.. Hz Ebubekir(ra) ise bambaşka bir düşünce içerisindeydi o gün, Efendiler Efendisi(sav)’nin isteği kendisi için ab-ı hayattan da öteydi, O(sav) istemişse tereddütsüz her şeyini verebilirdi, Bugün ancak inananlar verebilirdi, Sisli ve paslı camlardan yönelen bakışlar yıldıramazlardı o kahramanları, Yol alınmıştı artık, yolları yolumuza yol olmuştu Bu öyle bir itaatti ki, kalbe nakış halinde örülmüştü Hz Ebubekir(ra) malının tamamıyla gelmişti huzura.. Huzuru bulmak için adım atmıştı ve huzur için yarışmıştı Huzur hazırdı, hazırdı huzuru yakalamak isteyen gözler Efendiler Efendisi(sav) sordu: Ya Ebubekir, eşine ve çocuklarına bir şey bırakmadan mı geldin? Evet geldim Ya Rasulallah! Onları Allah’a emanet bırakarak geldim.. Gelenler bu şekilde gelmişti..kem nazarların kostümü işlemezdi, Oktan daha tesirli sözler, bamtellerini cezbeye getirmişti adeta Huzura gelirken nasıl gelmişti Hz Ebubekir(ra) ? Misafir gölgeler yardım edememişlerdi ona ilk bakışta, Fakat o yardımını farklı bir pencereden almıştı sessizce ve derince Sonsuzluk kanatları takmaya layık elbiseleri bir ara yırtılmıştı Ah benim kahraman efendim, Uzatamadım sana bütün kıyafetlerimi, kumaşlarımızı Uzatamadık sana yakınlığımızı ve yakın kalma hevesimizi Uzanamadık meyve sunmaya hazır lebriz dallara Pişmanlık gözyaşlarımız yeter mi bilemeyiz ama, Senin bize bu halin yeterdi..yeterdi bu sonsuzluk takısı Hz Ebubekir(ra) yırtılmış giysisini yerden aldığı bir diken ile birleştiriyor Meğer ne kadar uzak kalmışız bu bir olma haline..! Kalbimize batan onlarca dikenlerimizi dahi elimizle atamazken, Atamadığımız her nefis tomurcuk(!),aslında bir diken.. Hz Ömer(ra) net bir şekilde ifade ediyor onun büyüklüğünü: “Ebubekir’i geçemeyeceğimi anladım…” Hz Ebubekir(ra)’in bu elbisesi,daha doğrusu bu tavrı İlahi merhameti tecelli ettiriyor, Hakiki merhamet konuşuyor ve hükmünü söylüyor Hüküm, yeni bir elbise halinde kainata leziz sözler damıtıyor Hüküm, Sonsuz Hakim’in sözleriyle letafet kazanıyor Kahramanlar, bin basamak zirveye yükseliyor bir kalp ile Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Ya Habibim,söyle Ebubekir kuluma,Ben ondan razıyım, Acaba o Ben’den razı mıdır “ Bu hükmü, gençlik yıllarımda okumuş ve gözyaşlarıma hakim olamamıştım, Hükmün şemsiyesi altında yağan yağmur, Hükmün kucağı içinde kaynayan kalp, Hükmün kirpikleri bünyesinde ıslanmış göz, Yılların gidişatına ram olmayan itirafın ile Aynandaki siluetinle bin defa haklı olarak ağla..! Gürsel ÇOPUR |