Sen..!Ey Dost..! Varlığımı kapı eşiğine koyamadan döküldü takvimler Varlığım cilasını sergileyemeden kalktı ışıklı yollar Varlığım bir elbise gibi değişti bir bir, tam kavuşamadı Varlığım varlık elbisesiyle kaldırım üstüne kaldırım değiştirdi Varlığım var olma dairesinde kutlu bir ipi her daim tutamadı Varlığımı kapı eşiğine koyamadan döküldü takvimler… Ey Dost..! Döküldü akşam denizim Döküldü çaresiz yetim bahçemdeki gül yaprakları Döküldü ispat ettiğim bütün deliller Döküldü mahkemedeki sonsuzluk parkesi gözyaşlarım Döküldü açtığım ellerimin masumluğu Döküldü vücudumun her rengi Döküldü yalnızlığımı aydınlatan mum kareleri.. Ey Dost..! Kime anlatsam bu hayat karesini? Kime duyursam sesi kısılmış diyafram gayretimi Kime anlatsam en son yazdıklarımı Kime yaklaşsam kaybettiğim mendilimle Kime haykırsam uykusu kaçmış dakikalarımın girift halini Kiminle muhabbet meclisinde sonsuz heceleri yakalasam Ey Dost..! Yılların vebali ağır künde yediğimiz iklimlerde Kapatılmamış perdelerde pişmanlık kanatları yapışmış gözlere Sulusepken bir vicdan Doyma bilmeyen bir nefs anaforu Paslı kapılar ardında yitik heyecan Adımsız alacaklı gölgeler Taptaze kazılmış tuzak çukurları Daha henüz kaldırılmamış bir sofra Nar kızıllığı bekleyen karnı aç bir yetim… Yardım esamesi görülmeyen tarih çılgınlığı Yılların vebali ağır künde yediğimiz iklimlerde Ey dost..! Sen ki tek yardımcım, Sen ki tek ümidim, Sen ki tek kurtarıcım, Sen ki tek muhtaç yuvam, Sen ki tek rahmet elim, Sen ki tek sonsuzluk müjdecim, Sen ki eşsiz cömertlik hazinem, Sen ki her şeyim… Sen ki her yolda her şey..! Ey dost..! Gözyaşlarım yine akmada bir ümit hatırına Gözyaşlarım sonsuzluğu beklemede Gözyaşlarım yerleri süpürmede Gözyaşlarım rutubetli bir gece aramada Gözyaşlarım bir serinlik istemede Gözyaşlarım sesimi duyurmayı peylemede Gözyaşlarım bakan gözlerime tercüman olmada Gözyaşlarım yalan söylememe adına yeni sayfalar bulmada Ey Dost..! Edemem Sensiz, Varlığınla nişane çizilmiş kainat tuvaline Her varlık senin varlığını dile getirmede,övmede Boşa gitmeyen zamanlardır sana içimizi dökmek Tövbelerde içten yakarmaktır sonsuzluğa mektup yazmak Sen ki sonsuzluğu yaratan, Sen ki sonsuzluğu anlamamız için sonsuzluğu yaratan, Sen ki sonsuzluğu yaratan, fakat kendiliğinden var olan Sen ki sonsuz yaratıcı, her şey… Edemem Sensiz… Ey Dost..! Bugün kimsesiz kaldık, Kimse bakmaz yüzümüze Kimse duymaz sesimizi Kimse gelmez evimize Kimse bizi misafir kabul etmez Kimse kapı açmaz dost bezminde Kimse yardımımıza koşmaz bin bir varidatla.. Kimse içimizdeki yangını söndürmez Kimse aşk kasesini sunmaz kalp hayatımızda Kimse şah damarımıza el sürmez Sen gelmezsen, Sen teveccüh göstermezsen, Sen ümit meşalesini yakmazsan Sen, azabımızı dindirmezsen Biz, kurtarıcı olarak sadece sana “Sen “ dedik ve diyeceğiz… Ey dost..! Kapından boş dönmek istemiyorum bu gece Bir buket halinde sana takdim etmek istedim hece hece Neşem gurbet, üzüntüm gurbet Terleyen alnımla sultan kapısında bekleyen bir akıbet Ey Dost..! Her güzel gelişmeyi yaratan, Her güzel gelişmeyi, biz gelişme görmeden yaratan, İçimize gelen Bize “dua” ile gelin diyen, Misafiriz kapında, Kapıkulun olmak bile en büyük paye! Ayrılmayız kapından, Kovma bizi kapından. Ey Dost..! Doğ içimize, Yarat sönmeyen sevgini içimizde Bizi, Sen’li hayattan ayırma, Bizi Sen’den ayırma, Bizi bize bırakma, Bizi nefsimizle baş başa bırakma, Bizi, sonsuz bed akıbete maruz bırakma, Bizi kimliksiz bırakma, Bizi kulluk yakınlığından uzaklaştırma. Ey Dost..! Bugün biz günahkarlar, Bugün biz sergerdanlar, Bugün biz talihsizler, Bugün biz muhtaçlar, Bugün biz müjde bekleyenler; Günahlarımızı Senin huzurunda sessiz bir bahçe eyle, Ateşten bir elbise giydirme, Bizi bize muhtaç eyleme, Bizi senin kapında sonsuz muhtaç eyleme, Bize bir muştu duyur Bir muştu buyur ki, dinmeyen susuzluğumuz bitsin. Ey Dost..! Kanayan yaramızı durdur, Atmayan kalbimize hayat ver, Akmayan gözlerimize bir daha bengisuyu lutfet, Kabul olmayan dualarımızın yüzünü güldür, Beklediğimiz hayata bizi eriştir, Eriştir ki takılıp yolda kalanlar olmayalım, Ölmeden, olanlardan olalım. Ey Dost..! Sen’inle paslı kilitler açılır Sen’inle bulunmayan yollara kavuşulur Sen’inle dikenli engeller aşılır, Sen’inle ateşten köprüler geçilir, Sen’inle susuz çöller okyanus olur, Sen’inle varlığımız var olur, Sen varsın ki biz varlığımızı anlamadayız. Ey Dost..! Bizler birer hizmetçi, Bizler birer yolcu, Bizler kaybettiği akıbeti arayan, Bizler, ölüm fanusunda son rolünü ağırca oynayanlar.. Sen ise bize her yönden yollar halk eden Sen yolumuzu düşürmeyen, Sen yolumuzu kaybettirmeyen, Sen yolumuzdaki akıbetimi rüsvay etmeyen, Sen bize bir ışık yakan, Sen, ölmeden önce bizi öldürmeyen..! Ey Dost..! Sen’li hayattan ötürü Sana teşekkür ediyoruz… Bizi Senden ayırma, Bizi sonsuzluk serinliğinden uzak eyleme, Dualarımıza “kabul olunmuştur” mührünü vur, Bu mühür ile yolcu olduğumuzu anlayalım, Bu mühür ile bir kul olduğumuzu hissedelim, Bu mühür ile istikamet kazanalım, Bu mühür ile insan olduğumuzu keşfedelim. Gürsel ÇOPUR |