mevsimsiz soluklara düşen hercai baharlaray küskünü bir gece de üşüyen ellerim yar kesiği bir demde ateşe değdi kirpiklerimde terleyen bir dil hun yağmuru anne ve mevsim baharmış dediler yine ten yanığı bir işgal kokusu gezinen ruhumda derin-sinsi b/akan loş karanlıklar elinde bilsen ki büyür öyle böyle büyür telaşım sonsuzca narkoz yemiş olan bu baygın soluklarımda an ihtilal mücadelesi burada bir savaş ve sulh kavgası anında cennet cehennem ayrımı bir kaygı gibi büyük savaşın küçüğe yenildiği bir dem sanki her yeni bir aşk cinneti büyüyen iç sunaklarımda ve kanamalı bir gününden süre gelen boşluklarımda gezinen yüzünün o gölgesi var ya ah inatla çığlıklarca ellerime okşuyor kör intiharlarca suçluyorum aklıma seni kendimden göçüyor gibi zaman bizi biz ertesi bir güne sevgili diyorum ne olur alsan artık benden kendini ve tutmasan içinde öyle sessizce beni yurtsuz bir göçebe misali merhamet ey sevi dipsiz bir gökte melekler ağlıyor Yakup dualarını aşka d/okuyor zindan dişlerini gülüyor bana ah vakit yar bakışı tüm kutsallar seni y/akıyor yine ben içre bir sen sen içre bir ben kanıyor üşüyor uslu yorum kendimi sana duyma sen diyorum bunu anne bilme bu halimi ne olur bilme yaşam tırnaklarını ruhuma saplarken acımadan devriliyor bu aşk sözlerimin üstüne birden kal düşler göz uçlarımda yanıyor yüzüme akseden bir mevsim sonu üstüm başım yar kokusu bildin mi sen ey gönül sabır dediğin bu dehşet bir ömür törpüsü ellerim ırmaklarca aşka bölünür Yusuf un yüzü ayna da görünür ah soluğumda mevsimsiz büyüyen zulüm yandığım mavilerin gök uçları boyunca yedi renkli bir masaldı güneşe küslüğüm gökkuşağı renginde sevdim hep anne gök yağmurlar içinde yine ve şimdi yedi yeminle yedi karanlık sürgün boyu onu g/özlerim ben hala bitmeyen ölümler içinde dizlerimde uyuyan ninniler vardı çocukluğumdan kalan ninemin bana öğrettiği engin şefkatler içre ve sana bestelediğim haram şiirler birde bu hercai salaş büyümüşlüğümde dudaklarımda aşka seçmiştim seni sonum bir kıyamet olduğunu b i l e m e d i m ki babamın omuz genişliği bir âdemdi adı göğsünde kocaman şefkat cebinde şeker taşırdı bana kanardım inanıp ona bu ağlak aşk dergahında olurya dönsem sırtımı bir an vurulurdum iahanetle mutlaka ve kaybolurdum dehşet kokan çığlıklar boyunca ona gömerdim tüm nefes kırıklarımı sonra onulmaz sancılar içinde elleri Azrail kokan bir sabah vakti kurban eylerdim gelincik rengi düşlerimi ağlama bana sen anne bulaşkan dert cinsinden bu öldürmez dedikleri bu gün bize bayram mı canıma minnet ey çöz kıtlığımı senden artık ve durma beni intihar et şimdi gün üstü akşamlarım var benim çılgınca gülüp oynaştığım hiç zamanlarda ve kalbim aklımdan bir karış havada oysa bilsen ki avuçlarımda uyuttuğum o adam var ya bir kez gün yüzü görse anne ah kıyamet düşer inan umutla düşen her yeni şafağa tenzadê gülüşümü topluyor eski bir zaman ve güz sancısı büyüyor s/aklımda gördünmü bak anne Nisa/n düştü tenime demiştim ya hani sana bu bahar selinde yine beni Aşk göçecek diye .. MHD |
Zevkle okudum, çok güzeldi. Candan kutlarım
sevgilerle