GÜNEŞ'teki rüya
/gardiyanım olurdu gece
tek şahitti sehbasında sallanan ayın şavkı / gök yarılsa içine girsem /yüzermiyim mavisinde dokunabilir miydim güneşe/yada başka gezegenlere yağmur olsam dokunur muydum kahverenginin rengine yada toprağa tel tel olmuş meşenin köklerine karışırmıyım karışıksız... su olsam akar mıyım kıvrılmadan ulaşmaya işaret parmağımı uzatsam uzar mı ki rüyalara çağırsam yıldızlardan en parlağını, uyur mu benle çarşafındaki bir denizde med-cezirlerinde köpürtür mü yüreğimi cezve yapsam... kum olsam çöllerde gezebilir miyim yakarken güneş gözlerimdekiyle bir kuyuyu doldurabilir miyim kuyunun kuytusundaki son damlaya dokunabilir mi dudaklarım son damlasındaki kuyudaki su çağlayan olurmu yada deniz... yada mavi... yada meşedeki yeşil en sondu kahverengi toprak... ********** delisinden derviş vurdu asasını yer sallandı gök titredi ateşböçekleriyle tutuşarak.. yanıp sönen uzak şehrin kandilleri titredi seslendi abdal bu topraklarda öncesinde yaşayanlara "ey erenler ! müsade verin gireyim ! " der selamlar yatanları... suskunca söyledi söyleyeceğini rüzgar uzamış otları yardı yol açtı delisinden bir abdala her adımda kandillerin alevi yükseldi bir yanardağı söndürmek istercesine ateşse ateşti yaklaşan korktukça korktu şehir saklanacağı yer zaten topraktı o toprağa ise ayak basılıyordu. bekledi abdal köşesinde suskunluğuyla sustu pustu... deli yüreği çıkardı onun bir atın karşısına sordu sorusunu yine sustu... misafiri oldu bir gönül erine az yediler az konuştular çok ağladılar... suskunluk deniz oldu göğe karıştı mavisi mavi oldu gök yarıldı içine girdiler damla oldu köke indiler kuyu doldu Güneş doğarken girdi kuyunun içine dönerken dünya... VE ADI AŞK OLDU... /gardiyanı olanı önceden bildiği bir gece ayın şavkı düştü kuyuya Güneş’i solduramadan ay boğuldu. O özgür kaldı idamında.../ |
hülya hicran tarafından 4/16/2012 10:20:11 PM zamanında düzenlenmiştir.