YAN/KIsukunluğumda, çok konuşurdum çoğunlukla tek kişilik sohbetimdi muhattabım olan hayalin ben söylerdim o dinlerdi geceleyin zaman dururdu biz durulmadan kapalı dudaklardan çıkan sesler dağılırdı etrafa en çokta sarısı kaçmış duvarlara saksısında duran sardunyamda alırdı nidalardan nasibini deniz, konuşmadan koşmak vardı seninle senli denizlere martıları ürkütmeden anadan üryan girmek gerekirdi ıslaklığındaki sulara maviyi mürekkep, beyaz köpüğünden düşler sermek isimsiz bir ilin sahilinde kumlara ismini kazımak bahar, nisana haksızlık etmeden bahardan bir parça yaşamak badem çiçeklerinin dalına hatıraları asıp koklamak yada yağmur olup nisan yağmurlarına karışmak yada rüzgar olup bir serçenin kanadına dokunmak yada seninle bir hortum olup herşeyle birlikte dönmek gün, sabahın saçlarına gonca, geceninkine karanfil takılırdı hep takıntılı senliklerim peşime peşin peşin gündüz olurdun gece olurdun her taraf sen kokardı korkardım arada bir düşlerinden düşmekten dalga, çakmak gibi bir şimşek çakar denizdeki bir çakara yitik bir sandalcı sallanır ortasındaki bir yerde matiz bir dalganın kollarında puslu bir günde pusulasının ibresi yüreğinde çapası çoktan kayıplara karışmış karış karış arayışında yakarmış karadan çok karagözlüsüne ulaşma sevdasını... "YANKILANIR BAZEN İÇİMİZDEKİ SESLER,BAZEN BAHARA BAZEN DENİZDE ÇALKALANIR AMA DUYULMAZ, SALLANIRIZ GÖNÜL DALGALARINDA, BIRAKIRIZ KÜREKLERİ PUSLAMIZ İÇİMİZDEKİ YANKILARIMIZ OLUR...." |