HIRÇIN"Kaç karanlık gece estirdi üstüme karanlığı küçük dudaklarımdaki ıssız sesizliğimde kafa tutmadım hiç bir zaman ölüm hariçi morglarda IŞIĞI emen ölümdü benden gizli memelerindeki beyaz sütü bir akşam üstü. yetişip büyümesi gereken kelimelerin cümleler damlasındaki kelimeler siyahtı ölüm yazılan mürekkebi gizli işte o an sevdim kara olan her şeyi geceyi ve seni.... morun ötesi sevişmelerindeki Azrail beyazını kaçırdı çarşaflarımızdaki en son terli ıslaklığında okkası divitine çok kaçmıştı siyah mürekkepli hayatıma ıslağı gözümden kaçmış kağıtlarda dağılırdı hep yazdıklarıma ve ay titrekti bana inat ona da kızardım hep hastane odamı dağınık aydınlattığına Ey güneş bilirim beni neden aydınlatmadığını da ısıtmadığın nedendir bu baharı kaçmışlığı ölürken üstümü ısıtman çokmuydu bu akşam batarken doktorun verdiği gliserin avuntum damarımdaki hayat yavaşlarken prangamdaki ölümdü beni yanlız bırakmayan senle birlikte beni bağlı kılan kıldan ince olan hoş geldin sevgili ölüm seni ne çok özledim... "Ve ben en sevdiğim karanlığa kefen beyazı yıldız aydınlığı sundum ölüm ötesi Azrailime en güzel içimdeki beyaz orkidelerle... Ama hep kara olana beyaz bir çiçek verdim gece içerken kanımı kırmızı şafaklarda sevdim ölümü...." |