12
Yorum
19
Beğeni
0,0
Puan
1802
Okunma

...
gözleriniz çikolata kavanozuydu
umutlarım;
eğreti tahta merdiven
uzun boylu bir çocuk olsam da
cesaretimi aşamayacak kadar kısaydı kelimelerim
bu yüzden afili bir şiirim de olmadı hiç
avuçlarım kirli sakalınızdan öteye tırmanamadı
hem zaten
kalbinizin trabzanları akışkan ve kaygandı
her dizüstü düşüşümde
sarı parkelere anlamsız mısralar kusuyordum
annemden önce kızıyordum kendime
şimdi biliyorum
yıldızların nasıl kaydığını ansızın
palas/pandıras
itilir gibi köhne bir apartmanın merdiven boşluğuna
ve elleri nasıl yanar küçük bir kızın
göğün dudağına bastırınca
falanca bir geceydi
ne önemi var ki
henüz sağlam prensipleriniz var
ve hala diliniz
bahanelerinize tav
yamaladığım bulutların dikişleri sökük artık
mavi gökyüzüm kırık, çisil çisil düşkıran
biliyor musunuz bayım
İçine çekilir s o n şiir ölmeden
her neyse;
yağmur var Haliçte
eski botlarımın su alması gibi, kalbime yağıyorsunuz
küçücük yüreğime sakladığım sokak şiirlerimin elleri üşüyor
artık bir babaları yok,
ve annelerinin öleceğini de bilmiyorlar
aynı hayalin çocukları olduklarını bilmedikleri gibi
bana borçlu olduğunuz beyaz geceyi
piç doğurduğum s o n şiirime
bağışlayın
mesela beyaz bir karanfil gibi fakat kırmızı ağlayın
ağladığı gibi alnımın;
küfür sürülmüş bir bıçağın sivri ucunda*
de_ soulmate