(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
YANKI şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
YANKI şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Aynur Hanım, basitten karmaşığa doğru giden bir denklem gibi geldi şiirin. Sonunda çözdüm ve şiirden huzur buldum. Tebrikler. "Ya Rab! Bir işaret ver ki sevinsin şu ezik gönlüm. Beni sevdiğini bildir, giydirilsin son esvabım." Berceste geldi bana.
Özen ve ilgi ile çiçeklerinizi sulamakta ve hediyesini almaktasınız..ziyade-si ile daha verimli bir bahçe gönlünüze göre olsun..tebrikler.emeğinize,selam ve saygılar.
Öncelikle ne yazarsanız yazın kendinize ve okuyucunuza duyduğunuz saygı için kutlarım sizi sevgili Engindeniz.
Zîrâ siz de isteseniz günde iki üç şiir, bir de öykü ekleyip, sayfa sayfa gezip bir çok şiire yorum yazıp favorilerinize ekleyip resminizi gösterip yorum toplayarak egonuzu tatmin edebilecekken, seyrek yazıyor ama emek verdiğiniz eserlerinizi sunuyorsunuz bizlere. (ne kadar çok edip gidip dedim yâhu, neyse :) ) Ben bu şiirden hece tadı aldım ve keyifle okudum. Selam ve sevgimle.
Merhaba...nadide yazılarınızı hep kaçırdım, şiiriniz favorimden sayfamda gözüktü...paylaşmak istedim...
Şiir tema olarak "tasavvuf" içerikli olması bakımından çok anlamlı bir çalışma...Ancak hecenin zengin ahenginden biraz ırak tutulmuş...
Her bölümün birinci satırları da ikincilerde olduğu gibi kafiyeli olabilirdi…Belki de Arapça terimlerin temininde sıkıntı olmuştur...
Yahutda kendi tercihiniz de böyle olabilir...Bu yanı o kadar da önemli değil elbette...Zaten şiirin tema olarak öne çıkan kısmı da metafizik dünyamızla ilgili olması...Ruh ve kalbin eşliğinde duyguların terennümü olmuş çalışmanız… Malumunuz olduğu üzere tasavvuf, sırası ile; 1-şeriat(dini hükümlerin uygulanması, rejim anlamında değil),2-tarikat , 3-hakikat basamaklarının sırası ile icra edilmesidir.
Her basamak , bir sonrakinin ön koşuludur, olmazsa olmazıdır.Hele şeriat dediğimiz; efal-i mükellefinin harfiyen icra edilmemesi durumunda tarikat olmaz. Olursa dini bilmeyen ve yaşamayan softa, yobaz,bağnaz tarikatçılar ortalığı sarar.örneklerini görmekteyiz…
Gerçek manada tarikati icra edenler; Yunus,H.Bektaş’ı Veli, Mevlana, Hallac-ı Mansur gibi Allah(cc) dostlarıdır. Bunlar zerre kadar İslamiyetin emir ve yasaklarından ayrılmayan, hatta mübahlarda bile edebi, haddi gözeterek şüpheli bir iş yapmayan zatlardır.
İşte böyle bir yaklaşımda hakikat, her güzel olan şeyin gerçeğinin bulunmasıdır. Aşk da böyledir. Yaradılanların sevilmesinin nedeni Yaradan’dır. Gerçek aşk ve sevgi O’ndadır. O’nun sevilmesidir. Çünki bütün hamd ve şükürlerin O’na yapılması, O’ndan bilinmesi gerekmektedir.
Bu bağlamda bakıldığında, talibin önce bazı merhalelerden geçmesi, nefsinin mutmain olması, vera, takva ve zühd dediğimiz basamaklarda gerçek anlamda pişmesi gerekir. Böyle olmadığı takdirde söylemlerde de isabet kaydedilemez… Yani Allah-ü telaya yakışır düzeyde hamd ve şükür etmek gerekmektedir.Bazı tarikat salikleri sekir halinde yanlış anlaşılabilecek söylemlerde bulunmuşlarsa da uyanık hallerinde bu sözlerini tevil etmişlerdir…Hallac-ı Mansur’un “Enel Hak” demesi de yanlış anlaşılarak kendisi şehid edilmiştir
Bütün bunları şunun için yazmak durumunda kaldım: “İstemem cennette bin köşk, istemem bal akan ırmak”hitabının uygun olup olmamasının değerlendirilmesidir.Her ne kadar Y.Emre benzer ifadeleri “bana seni gerek” nakaratlı şiirinde söylemişse de, o zatların yaşamları ve halleri malumumuzdur.
Zaman içinde mekan, mekan içinde zamanı keşif ve kerametlerle tasarruf etmişlerdir.Cezbe ve süluk denilen, tasavvufun sırlarına vaki olmuşlardır.Bu söylemler de zamanında yetkin ve otoriter kalemlerce değerlendirilmiştir.Çok iyi niyetinize ve halis maksadınıza rağmen yanlış anlaşılabilecek böle söylemlerde bulunulmamasını yeğlenir.
İslamiyetde, yapılması caiz veya değildir şeklinde farklı görüşler varsa, hataya düşmemek için vaaz geçmek ehven sayılmıştır.
Bu kadar uzun ve ilgi ile niçin yazdım? Kaleminizi, sanatınızı önemsediğim, değer verdiğim için. Bir de bu cesareti sanırım siz bana telkin etmiştiniz bir yorumuma cevap yazdığınızda.
Bütün kalbimle iyi niyetinizi, yüreğinizin duru ve halisane duygularla çarpmasını tebrik ediyorum.Dikkatli davranarak duygusal olmamaya çalıştım.Yazdıklarım kendi fikirlerim değildir asla.Okuduğum muteber ve referans alınabilecek İslam dininin umumi kaynaklarıdır.
Bunlara katılmayabilirsiniz elbette, neticede her yazı yazanı bağlar….
Çok tebriklerimle birlikte saygılarımı sunuyorum efendim…
Lise yıllarımda divan edebiyatı ayrı bir ilgim vardı. Fuzuli'yle tanışıklığım o zamanlara rastlar. Sonra koptum nedense.
Evet haklısınız, heceyi çok sevmeme rağmen yazmaya aşina değilim. Bu dal çok büyük emek ve tecrübe istiyor. Kafiye tutsun diye zorlarsanız ortaya komik şeyler çıkabiliyor. Zaten şiir yazmak zor. Bir de hece...Yazabilenlerin önünde saygıyla eğilmek lazım...
Teşekkür ederim örnek yüreklendirmeleriniz için... Saygılar değerli hocam...
Ya Rab! Bir işaret ver ki sevinsin şu ezik gönlüm. Beni sevdiğini bildir, giydirilsin son esvabım. bu güzel güne düşmüş, biraz özlem biraz isyan lakin güzel dile gelmiş gönül arzusu . hayırlı cumalar efendim...
Kutlarım..
……………………………………Saygı ve Selamlar…