Tanrı Seni Affetsin
Kasımın 25’ini gösteriyor takvimler.
Günlerden cuma. Zil-Hiccenin hilali yerini Muharreme bırakıyor. Yarın hicri yılbaşı. Sensizligin ortasında , yokluğunun koynunda uyanıyorum sabaha. Kağıttan bi gemi yaptım kendime, onun üstünde söndürüyorum sigaraları. Tehlikeli belki , önce oksijensiz bırakıyor sonra küllerin içine yan yatırıyorum izmaritleri... Radyoda yine şarkımız var. Notalar birbirini kovalıyor sanki. Son dörtlüğe girdi Kayahan... Arka fonda , sevişen aşıkların iniltilerini duymak zor olmasa gerek. Nesini sevdik ki bu şarkının. Nesine aldandık , anlam veremiyorum... Gazetenin aboneliğini iptal ettirmiştim , yanlışlıkla bıraktılar galiba... Okumaktan zarar gelmez diye aldım , masanın üstünde çayın demlenmesini bekliyor. Gittiğin günden beri kahvaltı hazırlamak zoruma gidiyor. Kahvaltı hazırlamayı bile bilmiyorum. Kolay görülebilir belki ama üşeniyorum ışte. Aslında mutluyum , eğer şimdi burada olsaydın sırf çayı demli içiyorum diye bir ton tantana yapardın. Iyiki yoksun demek geçiyor aklımdan kızdığın şeyleri yaparken. Sevgililer gününde aldığın iki kupaya eşit miktarda koyuyorum çayları , bardakların üstünde kalp kırıkları var. Yan yana getirince tek bir kalp yapıyor. Sen ve ben gibi ... Gidişinle çok şey değişti aslında, geç yatıyor geç uyanıyorum. Gelen giden olmuyor zaten. Hem kapıya yöneldikçe, gittiğin gün canlanıyor gözlerimde. Nasıl bir gidişti o... Çarpıp gittiğin kapının dili olsada konuşsa diyorum arada, arkandan edeceği küfürleri kaldırabilir miyim bilmiyorum. Hep aynı şeyler, insan sesi duymayalı bir hayli zaman oldu. Öğlen radyoda şarkımızla uyanıyorum, sonra üst kattaki komşunun veletlerinin gürültüleri... Ulan sıpalar hiç mi formdan düşmezler anlayamıyorum. Geçen gün kolunu kırmış bi tanesi , kanepeden düşmüş galiba. Hani sen olsaydın da çıkıp uygun bi dille uyarsaydin diyorum. Ben yapamıyorum , dilimden yanlış birşey düşerde kırarım diye korkuyorum. Içim içimi yiyor. Depresyonsa depresyondayim. Benden giderayak ona gelmeni hazmedemiyorum. Oysa dilinde pelesenkti "sıkıntıya gelemem " itirazları... Iyi de o zaman ne işin var onun yanında, başlı başına sıkıntı... Yeni vaftiz edilmiş olsada günah saçıyor dudakları. Tamam bana gelmeyebilirsın ama kendine gel bari. Daha fazla bulaşma harama, hem kaçıncı gönül odasına yerleştin? Hareminde kaçıncı hatunusun ? Ne diye sesleniyor sana , nasıl hitap ediyor benim taptığım kadına. Acizlenmiyorum , seni düşünüyorum sadece. Bak çayımda soğudu zaten. Tesadüf değilmiş bırakılan gazete... Birisi şiddetle okumamı istemiş galiba. Üçüncü sayfanın sol üst köşesinde ismin ve resmin var, yalnız değilsin. Malum şahıs , yani sevgilin yalnız bırakmamış seni orada da. Neden bulaştın ki o illete ? Ben sigara içmene bile göz yummazken, süt beyaz tenine , beyaz ,öldürücü tozlarımi reva gördün sen. Kölesi mi oldun uyuşturucunun, neyse , neyse uzatmanın alemi yok yeterince üzdün beni. Mekanın cennet olsun mu demeliyim , yoksa nur içinde yat mi ? Unutmadan bana bir özür borçlusun, yarınlarımı etkileyen huzursuzlugun için... Sana söyleyecek tek bi sözüm var artık tanrı seni affetsin... |Doğan Yücetaş |