Kahır sokağından geceye doğru …... ... ... gün soluk siyaha dönerken şehirde akşam sessice yol alır güne doğru bilirsin ki gecedir sonu yorgun adımlarsın kahır sokağının yoksul kaldırımlarını gökyüzünde gri bulutlar ve unutulmuş birkaç insan yüzü merhabasız bakıp gidersin aradığının ne olduğunu bile anımsayamamaktan muzdarip soran bakışlarla hem sana hem kendisine dönüp durur orta yerde bir garip bir kaldırımdan ötekine yürür sonra düşünür döner geriye bir acaip kızgındır söylenir küfreder kimbilir kime neye durmaz yürürsün o kalır geride unutulmuştur o insanlar gibi kaldırımlar da kahır sokağında yaşarken ölmüşler yaşar hepsinin bir başka türlü zulümdür hikayesi çiğnemeden geçemezsin alın yazıları kaldırımlarda yazar kimbilir kimlerin sapık ruhlarına yenik üç beş garip kimsesiz kader mahkumu candır hepsi hepsi kahır sokağında unutulmuş bir insanlıktan arda kalan yalnızca ölü ruhlarıyla can çekişen bedenlerdir kan içinde neyi bulsa pazarlayan ciğeri beş para etmez takımınca kıyasıya pazarlanmış insan yıkıntıları arasından geçersin şehrin ışıltılı şen kahkahalarına doğru insansı yüzler ararsın nafile ya bir başkasını ya da kendini pazarlayan gözleri yarı baygın ayyaş, serkeş aklı başından alınmışlar arasından yürürsün gözlerinin içine bile bakmaktan çekinirken kanı beş para etmezlerin elinde hırpalanmış kanlı hayatların feryatları arasından kenardan usulca süzülürsün gecenin karanlığına doğru her yerde devletin güvenlik güçleri her adım başı devletten bir iz vardır düşünürsün sonra -bunları devlet asla unutmamış -devlet gözetiminde katledilmiş bu ruhlar demekten de kendini alıkoyamazsın yalnızlığa terk edilmiş çaresiz bunca insan çürümüş bedenleri ve ölü ruhlarıyla dolaşır şehirde gecelere lanet edersin bir kez daha insanlığı ararsın ümitsizce gözlerinde sapık ruh pırıltıları ve şehvet düşkünü aşağılık birkaç pazarlamacı dürzü birkaç hayvandan başkası yoktur işte yaşadığın şehirden de nefret eder kadere isyan edersin sonra -“hayat buysa, ben yokum” dersin … Geceler uzundur şehirde Ömürleri bitirircesine uzun Şerefsizlikleri şeref sayan Bir kısım insanların elinde kıyılmış insan hayatlarıdır geceler bu şehirde insansı hayvan yavrularının elinde kan gölüne döndürülmüş hayatlardır geceler sonra bir vitrin önünden geçerken gözlerin televizyona takılır bir reklam dır konuya tam icabet eden " hayat paylaşınca güzel " bu mudur hayatı paylaşmak? diye söylenirsin kendi kendine gözyaşları çoktan kurumuş hayatları çalınmış mazlumların ruh ve bedenlerinin pazarlandığı çirkeflere bulanmış kimsesiz ve çaresiz leş kokan biraz ayyaş biraz tipsiz biraz karaktersiz ama kesinlikle kadersiz insan mezarlıklarıdır işte bu şehirde geceler ... Mert YİĞİTCAN 27 11 2011 beykoz / istanbul |