Beni boş ver yalnızlığı kurtar...
Sahipsiz bıraktığın yalnızlık ilk defa konuştu bugün ,
Hemde gözlerimin içine bakarak. Adını fısıldadı kulağıma oda özlemiş seni. Ağzıma ne geldiyse saydım ’’seni düşünmeden bırakıp gideni sen özlüyorsun öyle mi. Lanet olsun sana.’’ Dedim. Oda çekip gitti sana geliyor galiba... Sahip çık ona geceleri göz yaşını eksik etme Konuş onunla beni dinlemeyi çok severdi Sana da çabuk alışacaktır eminim. Arada bir resimleri saç önüne Çıkarsın içindeki mutluluk nefretini Ayrıca unutma ! Çok çabuk hastalanır Malum önümüz kara kış Çetrefilli geçeceğe benziyor Bir de kötü alışkanlığı var sigaraya başlatıyor Ardı arkası kesilmiyor , arada içmeyi unutturuyor bir kaç soru sorarak. Dumanından hayaller kuruyor Hayal dünyası baya geniş... Duydum ayrılmışsınız. Umulmadık şeyler istemiş senden. Sevinmedim desem yalan olur, Yıllarca avuttum kendimi Senden ele gitti ellerini ısıtmaya. Gözlerimdeki cennet üşütüyormuş bedenini, Onun cehenneminde ısınmaya gitti diye kandırmıştım kendimi. Merak ettiğim şeyler var , içimde kuduran bir deniz misali Söylesene benim annem gibi miydi annesi ? Öğretti mi sana bilmediğin namaz surelerini. Ayetleri. Bir daha görüşmeyelim gibi doğaçlama bir replikle son vermiştin cümlelerine. Adeta bir dağa kıyameti bekleme , kökünden sökülüp de savrul dercesine... Ki öylede oldu aslında. Önce ayaklarım , sonra dizlerim daha sonrada bedenime hükmetti bu kanser denen Ürkütücü hastalık. Doymak bilmeyen uyuz bir kemirgen gibi tüketti Solumdan başlayıp yayıldı bütün bedenime Dur durak bilmedi içimdeki sen yangını Onca yangından dirhem canı acımadan çıkan ben Bıraktığın gayrı meşru yalnızlıkla uğraşmaktan Vakit bulamadım gittikçe korlaşan yangını söndürmeye İyi oldu aslında Üzülmüyorum inan Böyle daha bir hoşuma gidiyor geleceğini düşlemek. Gelmeyeceğini de biliyorum ama umutlanıyor işte insan. Sana gel diyorum diye neler işittim bir bilsen. Ne gurur kaldı ne onur. Hoş cahilliklerine veriyorum , ulan gidişini görselerdi yazmayı bırak konuşmayı unuturlardı... Yine utanmadan çekinmeden sana gel diyebiliyorum. Hadi kirpiklerini kaldırda cemreler yuvalarına dönsün. Biri ağaran saçlarıma, bir diğeri buz tutan parmaklarıma , sonuncusu da doğduğun yere yüreğimin tam ortasına düşsün... Özledim inkar etmiyorum Her halinle kabulümsün Sen yeter ki gel. İyi hatırlıyorum. İlk gün dudaklarımdan geçmişin umurum da değil diye dökülmüştü sözcükler Geleceğe dair hayaller var demiştik. Geçmişi geçmişte bırakıp dönemedik bu günlere gidişinle soldu menekşeler begonyalar açmaz oldu. Evin dört köşesindeki tarçın kokusunun yerini iç karartan, yaşamaktan soğutan matem havası kapladı Son günlerimi kağıt kalemle sayıyor doktorlar ya bugün diyorlar yada yarın. Gel de şaşırtalım şu doktorları İmkansızı başaralım. Benim yerim , senin yanın. Senin sol tarafın benim kurtarıcım... | Doğan Yücetaş |