Kızıma MektupÇalınan babaların kızlarına… gidişi erken bir babanın çalınmış yüreğinden sızan öğütler bunlar yavrum unutma babanı en kara günlerde bile, hatırla umut için var olanı çünkü ben ölüme beş kala bile seni hatırladım yavrum ellerimin toprağa ektiği son fide say, darağacında ince yağlı bir urganda, çiseleyen gökyüzüne dikilmiş gözlerimle, rüzgar estikçe savrulan bedenimi. öyle sessiz öldüm sanma sakın, bu yürek yine gümbürdeyerek gitti… ellerimi unutma yavrum, arkadan bağlı olmasaydılar eğer bir zafer kuşu yapardım sana onlardan, gelir konardı göğsüne onlar hep korkmuşlardır göğüs kafesimizi sallayan gümbürtüden kabus olmuştur son gülüşlerimiz onlara… güneş gülüşlü kızım benim, ne çok korkuttun dünyayı kahkahanla düşüne çizdim ben ellerimi mavi upuzun bir tarlada, özgür bir uçurtma gibi sımsıkı tut onları, tut ki dirensin rüzgara, başı dik yükselsin hiçbir şeyden saklanma yavrum, saklambaç oynamıyorsan eğer salıncaklar üzerinde, çığlık çığlığa bir sevinç gibi yaşa hayatı sevgi büyüt yarınlara, dostluk büyüt, kavga büyüt, umut büyüt en sarsılmaz surlara çiçek ek umutla, inançla sula onu yavrum gör bak nasıl yıkılacak taşlar… yılma, ömür kat yarınlara kızım yüzünü görmediğin uzak insanlar için nazlı bir türkü gibi büyüt çocuklarını, başkaların yavruları için endişelen ne güzeldir’ insanın insana yanması’… unutma sözlerimi, hatıralarını yakma, sarıl dostlarına sımsıcak bir battaniye gibi ellerinden tut insanların, son lokmanı bile paylaş ve sev alabildiğine yüreğinin aşk birden girer yüreğine insanın, korkma mayasıdır birazda kavganın demle koyulaştır rengini, olgun meyveler gibi sun sevgiliye sevgini yürü doğru bildiğine, inatla asıl hayata, sert adımlarla yürü… mezarıma ilk çiçeğini bıraktığın gün anla, hayatın eksikliği kapatılsın diyedir eksikliğim hayatında bıraktığım bütün eksiklikler için üzülme ve daha coşkulu ol o büyük günde, yüksek sesle haykır diyetini çünkü ben… bir tek gülüşünü bile söylemedim onlara, saklımda götürdüm gözbebeklerinde dünyayla bir küçük kız yüzünü ne yazık ki bizim çok sırrımız olmadı yavrum, yalnız iki tane. biri gizlime aldığım seni ölüme beş kala, diğeri de… saklambaç oynarken en güvenilir yerin perdenin arkasında, seni ele veren arkadaşın değildi, o masumdur, o affedilmez suçlu ayaklarındı! senden çaldıklarım için özür dilemiyorum yavrum bir halk ödünç aldı beni senden, gelince o güneşli güne haykıran türkülerle, inançlı adımlarla gelince kucaklaşınca insanlar, bitince savaş, yitince zulüm herkesin evine sıcak ekmek ve umut gelince çiçekli bahçeler gibi emektar elleriyle geri verirler sana beni hoşça kal yavrum… Kubilay Yıldız |
Kiziniz size yazdi mi bilmem ama ben Babamin benden caldiklarina yazmistim yillar evvel..
Degilmi ki "Çalınan babaların kızlarına…" demissiniz üzerime alindim iste...
Hayalmiydi kapıldığın yoksa sevda mı?
Sessiz sedasız gidişinin
Ardına bile bakmayısının
Geriye hiç adım atmayışının Babam...
Adını koyamadım hiç...
Bizden vedasız kaçışının
Sorumsuz bağsız yasayışının
4 Yavruyu bir kalemde silip atışının
Hayatla bizsiz yarısının Babam...
Adını koyamadım hiç...
Kaç Bayram geldi geçti sensiz bilinmez
Yaralar kapandi lakin!
İzler derin yeri silinmez
Gittiğin yer çok´mu uzak?
Geri dönülmez
Çektirdiğin hasretin Babam...
Adını koyamadım hiç...
Tam 15 yıl geçti aradan
Ara da bir sızı gelir kabuklu acımasız yaradan
Seni sensiz sevmeyide öğrendik anadan
Baba ma Babamsız şiir´lerin Babam...
Adını koyamadım hiç...
ELIF TÜRK
Demistim ben de babama yillar evvel, okumasi 15 yili bulsa da okudu ve cevabi...
Saygilar Elifleyin...
:((