Kapılarını Aç Alevlerime Unutamıyorum
bükme dudaklarını
eğme kaşlarını düşünmesiz kırık dallarla dolar gönül bahçem hangi ağacın serinliğiyle öper seni sonra o unuttuğun güvercin uçuşuna tutkunluğum akşamlar biraz daha kırgınlaşır içeriği boşalır yalnızlığın ortalıkta bir senin sesin yoktur ben senin için kendimden bile ayrıldım üstümde kalın sabah yorganları yalnızlığımın nedeni sensen yalnızlık ne yapsın hiçbir karanlık örtemez utancını sessizliğimin kapılarını aç alevlerime unutamıyorum saçlarının zamana yayılışını acının sürek avıyım buruk bir iç yarası sanırdım önceleyin limansız imkansızlığımı oysa tek macerammış seni sevmek ve aklımı taktığım ağaçların büyümesi nedenim oldu seni tam 40 yıl geç de olsa sonyazlaştırmama şimdi yağmuru neden bu kadar çok sevdiğimi daha iyi anlıyorum şimdi neden havalar hep kapalıyken mutlu olduğumu erik ağacının ıslaklığına adını kazıdığımı artık bütün güzellikleri somutlaştırabiliyorum yeryüzünün bütün sözlüklerinde bütün güzelliklerin ’tek’ karşılığıdır adın beni dinleyeceksen eğer arınırım korku düşlerimden sonsuz bir rüya gibi karşılarım ölümü beni dinleyeceksen eğer anlamasan da olur birgün anlayacaksın ilk gün ışığı vazomda gözyaşlarımla ıslattığım gülün sen yalnızca sen olduğunu kağan işçen |