Yol'daki Otobüs
Bir ‘otobüs’ olur yalnızlığım
Nereye, kime gittiğini hiç bilmeden Ve en çok bilerek… Ben misali Yollarında kendini kaybeden Soğuk terminallerinde içmeye çalıştığım sigarının En acele tarafı gibi yarım bir hayatın içindeyim Karanlık uzaklarda görünen parlak bir ışık gibi Bir görünüp Bir kaybolanım Bir nefes olup doğarken Bin nefes olup ölemeyen Dertli başım buğulu camlarda Gözlerim hiç tanımadığım yerlerden geçiyor Ve Sonsuz bir zamanı, şeritlere çiziyorum Çoğu kez Sonsuzluk gibi akıp gidiyor kıvrımlanan yollar Birikmiş günahlarım var benim Pişmanlığın ateşinde beni sorgulayan Bu saati belli olmayan akşamın Neresindeyim… Kiminle olduğumu bilmediğim bu şehrin son deminde Ağzıma dolan bin bir küfürlerindeyim Konuşsam; ölüm yağar kelamlarıma Susmaya kalksam dağ olurum, çökerim omuzlarımdaki yorgunluğa Kısa yolcuğumdaki bu Yaşamın, bir yarısında Anlatamadıklarıma attığım bu voltalar… Hep ağır kalır Hayaller içinde… Hikâyesi eksik koca bir ben doluyum İşte… Bu yağan yağmurun altında mevsimi belirsiz kalmışım, sırılsıklam Ve her defasında yalnızlık vuruyor… Sakalıma, saçıma Ey düşlerim… Umudu viran olmuş zaman kaçkını Kanıtlanamayan ölümsüzlük iksirinin dilekleri kadar Vefasına bir ben katamadın… Gülseydim… Gülerdik… Hep birlikte kahkahaların doruğunu Ben sonunu düşünemediğim bu yolculukta Şimdi başka merdivenleri çıkıyorum Yukarıdan görüldüğünde mutluluk Aşağıdan bakıldığında… Gözyaşı ve hüzün hep yan yana Mehmet Emin Karademir |