Nâr-ı Yoldaşım
Şiirlerimin Anne yüreğine...
. . . Kırılmış dallarımda hüzün tomurcukları açarken I sarı bahar öncesi mavi çiçeklerin solduğu akşamlarda dileklerinden kırılırken ağaçlar avare aklım yine gizlenen umudu ararken kuytularda hayatı boşveren haylazlığın ıslığı dudaklarımda bir güzün koynunda üşüyen çocuklar bir ney sesinde sen Kalimera kaç sönen yıldızıma ışık kaç güneşsiz sabahıma "günaydın" oldu yüreğin bilsen nefes tüketirken için için ömrümden sözlerinde umut, gözlerinde mutluluk hediye ediyordun düşlerime tutarken metal kokan ellerimden sen II "toprak, sevdiklerimizi aldığı için mi böyle güzel kokar " ya papatyalar sardunyalar katledenlerin kalbindedir katledilen umutların mezarı sence kuruyan umut yeşerir mi Kalimera nasıl bir zamanda gelmişiz bak dünyaya nasıl bir zamanda açtık gözlerimizi aydınlık yerine karanlığa "kefen ile kundak arası" demişti Murathan Mungan hayata ömür denildikçe sözünse kefeni hep griydi kurmaca kısmetler gölgesinde geçerken korkuyla aşkın içinden ekmek yerine kurşun yedik biz kara duvar diplerinde yaprakları yok satan takvimler dolu artık cihan insanlığı esir alan kayan yıldızlarla dolu içimiz önümüz ardımız talan aş yerine taş kaynatan anaların ocak kurduğu küçük çocukların büyük kurşunlarla vurulduğu duvarlar yıkılıyor şimdi üstümüze yüzecek deniz kalmadı içecek su III bütün mumları yak şimdi Kalimera bütün ebabilleri sustur ardından şarkılar coşsun bir eline umut çiçekleri diğerine mutsuzluk dikenleri batarken yüreğimdeki çocuğun... ıslak gözlerim, alabora gemilerim üşüyor bir de tenim huzur yoksunu barınağımda lâl bakıyor hüsran kavruğu gelinciklerim bak yalnızlık öpüyor alnımdan, hüzünler bağrımdan soğuk düğümler geçidi boğazımda aklımda şiir korkular akıyor parmak uçlarımdan ah nurefşânım ahh nâr-ı yoldaşım geleceğe dizlerim yara kulaklarım geçmişe sağır mavi arıyor ellerim zahirî karanlıklarda gözlerim âmâ... n’olur ansızın tuttuğun ellerimi sakın ansızın bırakma... bir adım ötem sensizlik . . . Eylül öncesi Kalimera’m ile hasb-i hâl * |