Kırmızı YalnızlıkŞiirin hikayesini görmek için tıklayın " bir kadın var
adını aşk dolu bir dudaktan duymamış sevgiyle saran bir kolda masumca uyu/ya/mamış. bir kadın var çığlık çığlığa seçtiği ölüm düşlerinin k/arasında gecenin koynunda... " Râzı şairimizin kaleminden kısa bir dörtlük idi bir önceki şiirime yorum diye yazılan, teşekkür ederim eklememe izin verdiği için. " bir kadın var aklına yağan kırağıdan kurtulup ısınmak adına gönlündeki yaktığı ateş meylederken kora umutla çıktığı sevda yolunda dönünce yöneldiği hedef soğuk taşa bîçare elleri kalınca boşta hazin yüreğiyle hayıflandı kaybolduklarında örselenmiş gururunun genzini yakan varlığını hissetti hüveydâ dev bir yumruğun acımasızca göğüs tahtasına vuruluş anını duydu yankılandıkça kanadı kırık martının çığlığı sığlarda nağmelerin ölüm kokan notalarında ince ince atılan okların hedefisin sen keskin vurulmalardır uykularını bölen kederini gömmek istediğin kuytularda ahh hüveydâ gözlerine sürme diye geceyi çeken kadın söyle, kaç hüznünü kaç yıldıza yolladın parmağına yüzük diye geçirdiğin ayrılığın gölgesinde kaç kayan yıldızı kanayan ellerinle topladın... vurgun bir zamanın anlatısı izahı zor meçhul anların yanılgısı perdelenirken sahnede kılığına giren vicdan mı mühürledi dudaklarını kirpiğinde yarınları tutan hüveydâ her veda sonrası gelmeyecek trenlere el sallayıp limansız gemiler uğurladığın dipsiz enginlerinde bulutları gözlerinden öpen kadın anlat, hangi yağmuru göz çanağında kırkladın alnında cennet yazan adın elden ele fişlenirken insafsızlığın dakikalık heveslerinde cefa üreten boğulurken şehvetin sularında kadınlığın merhamet arayan o yaralı yüreğine kaç lekesi sürüldü insansızlığın irin akan suların değirmeni yol diye ezilen köprü diye dizilen su diye hunharca içilen kadın anlat bana kaç çatlayan ar damarını gözyaşınla sıvadın egoların tacı takılan ruhu değil bedeni okşanan kraliçe değistiremediğin kadere savurduğun çığlıkta hangi vaktin sabır taşında çatladın verilmiş her tavizin yan etkisi dudaklarında yediğin hançerin izi sırtında taşıyamadığın yükün ağırlığı omuzlarında ve kurtulamadığın prangaların ayaklarında ahh hüveydâ kabına sığmayan bir filizdin oysa yeşerdikçe çoğalan vişne çürüğüne boyandıkça suskuların kalmadı gövdende dal kırılmayan masal mavisi düşlerin kahverengi tenin ellerine kına diye elem süren gelin tabu(t)ları melek ağlatan yapay yazgınla sızıları fizanda hissedilen yârenim kimsesizliğin dilberi uğruna tükendiğin hayatta muzdaripsin şimdi dilinde şarkı- koyu gri elleri kirli gözleri nemli hâlbuki bir çiçeğin gönül çeleniydin ve bir böceğin benekleri... hüveydâ omuzlarına palto diye kimsesizliği alan kadın söyle hangi yalnızlığı kırmızıya boyadın ... ... 4 Aralık yankısı* . |
Aynadan izlemek O kadını..
Müthiş bir fırtınaydı
hadi Nar'ım topla şimdi beni..
Geç kalınmış bir Tebrikle..