alacakaranlık//’huzursuz bulut benim/ ne vakit yağmur olsam gitmeye duruyorum’// sabah dumanlı bulut akşama yağmur vurdu seni hangi deniz fırlattı yalnızlığın yanına mevsimler geçerken tut bakalım kuş sürülerini sedir üstü düş konuştun kendi şehrine gök eflatun eylül gözlerin gitme vakti kaç çocuk maviye baktı ve yeşile sallanan çayırların esintisiyle el sıkışıp oynadı sonra yırtıldı gökyüzü mavi bir sürgüden sen naif ruhu mor beklerken güneşi mabedin önünde eridin nereden bulursun şimdi ağlamadan yağan bir yağmurun izini bu gece pencereden bakan sen sokak lambalarına aşk mı dedin unutulur mu? erirken içinde kâğıt gemiler incinir her düş pulsuz zarflarda yangın törenleri hep akşam vurgun yer yine buluta sarılı gözlerin içindeki acının aya benzemez dökülüşü göğsünde kış takla atar güvercin ölüsü buzdan rüyada demir atmış yelkensin sustu bütün gitarlar bakışların cam kırığı canımın içi ateşle yoğrulan menevişli deniz yok hüzünlü konuğuz yelkovan kenarı vakit tamamsa salkımlar eğik soluk sarının altında serilir karanlığa bir beden tebessüm eder toprağa yüzü Aysu |
sokak lambalarına
aşk mı dedin
unutulur mu?
erirken içinde kâğıt gemiler
incinir her düş pulsuz zarflarda
yangın törenleri
hep akşam
vurgun yer
yine buluta sarılı gözlerin
Ne denir, ne denebilir ki senin mısralarının üzerine Aysu ...
Tebrik ediyorum muhteşem şiiri ve tatlı şairesini:)
Sevgimlesin