"Meyvesi olamayan umuttan kimse ölmez”Bu gün doğum günün Eylül sabahı topluyor ölü yapraklarını kavakların.. Peri oyunlarının üzerine ineli beri perdeler İki yalnız bir tam etmezmiş öğrendin “Çıt duymaya” can atıyor bedenin Üzüm bağlarında Fütursuzca ötüşlerini duyamıyorsun Şişe geçirdiğin kuşların Yüksek hanımın Tunçtan kırmızı örtüleri eskidi Defalarca kökü sökülen umutlar Bu defa yeşermedi Cesurca savurduğun “Meyvesi olamayan umuttan kimse ölmez “ Beylik sözlerin birer hikayeydi.. İnsani duygular içinde tapındığın aşk Küllere gömülü bir elmas Derinlerinde gözyaşı besleyen Kumlu toprak.. Geri çağırmak için salladığın mendiller Akbabaların pençesini yüreğime gömdüler Güz çiçekleri peşinde koşmak Yetmedi yankıları yaralamaya Ayaklanmış etin haykırışları Yüreğinde geziyor şarkılarının Karanlık ruhunu sorgulamaya Vakit kalmadı... Pırıltıyla parlayan çökük gözlerini Gizlemez titrek tebessümler Yüzünde çentik çentik tebeşir izleri Şimdi can çekişen aşkının Çığlıklarını duyma vakti Kederin ..aklanmış dudaklarında Son alay dansı “Ölümün avını elinden alma savaşı” Çorak toprakların Kül rengi ışıklar altındayken “Söyle” Hangi koku geliyor duvarların ötesinden “Haydi ..dokundur ellerini Ölümün sıcak dudaklarına Kusurlarının günahı ödenmiş “Kes! şu beylik saçma kılıkları Can beden iken.. Sonrasızlığın kıyısında değil mi zaten Nakışları parlıyor tahta evlerin Kaynaklarında gözyaşı izi yok yolların Yaşamın “hiçe” inmiş tapınakları devrildi Huzur için acı çılgınca okşamayacak seni Hıçkırıklar veda türküsü söylemeyecek ardından Haydi ..devir kirpiklerini Sustur beni.. Blackless |
Peri oyunlarının üzerine ineli beri perdeler
İki yalnız bir tam etmezmiş öğrendin
“Çıt duymaya” can atıyor bedeni'm'
Üzüm bağlarında
Fütursuzca ötüşlerini duyamıyorun
Şişe geçirdiği'm' kuşları'm'
bunumu demek istiyorsun yani her dizede.....
çıt duymaya can atıyorsa bedenin hala umut var demek
ben umuda inanmamya lafın gelişi
çünkü beklemiyorum artık gidiyorum yalnızca.