Bir Gün Bir An Her Gün Her An
sokaklara yaban huzursuz hayata bakışın sızısı
zeytin siyahı acısı bir sade güzellikte beklediğim sonbahar gibi kabullendim yolların suskunluğunu sarı bir umutsuzluğu aştım da geldim yokluğuna geceyi siperliğim bildim yaban yalandan korunduğum yalnızlık dinlendirirken ölüm korkularımı yoruldum ayrı bir yazdı yansısı içimde cız imkansızlıkla ünlü yüreğime geçiremediğim tek söz kuşların göçüyle dopdolu son buğusu küllendi bakışlarımın bütün evren benimle bir sen değilsin ağlarkenki anımda yaralarımı üfleyen tüllenince aramızdaki ırmağın ikirciksiz hayat sevinci iki defa öldüm...ölmem gerekti...senin yerine de...kıyamam... kendi üstümü karaladım sensizliğimi görmesin hiçbir kıpırtı adınınsa altını çizdim gözyaşlarımla tüm sonlarının en öndesiyim sayrılı dallarıyla öyle özverili severdi ki beni çağla ağacı seni sardığımda onu anımsıyorum birgün beni gerçekten anlayacağını hiç bakılmamış bir saat kadar zamana umarsızım tıpa tıp ansızın unutulan yerinde sayan sensizliğime uyan bir takvim bulamadım kaç kez kırptın gözlerini... söz tükendi ses kesildi ömür bitti azrail sıkıldı ölüm tekrarlamakta kendini ne olduğunu anlamadı hiçkimse...bense başlayamadım hala nefes alışını anlatmaya çırpınan tesellilerin kuytularında açan çiçekleri biriktiriyorum sana olur da birgün gelirsen kaçırmış olmayasın diye sevdamın hiçbir anını... hayat dağının hangi yamacında konaklasam zirvede bir gülüp bir kayboluşun söyleştiğin bulutlarla sislenecek ömrüm amansız bir tufanla sürükleneceğim... kağan işçen |