İki Kere Yurtsuz
İki Kere Yurtsuz
şenliğimdi yaz hışırtıları arasından sensiz sana yürümek ısınmış kanımda yuvar yuvar yokluğun peşinsıra kavak ağaçlarının içimde yer etmişliği kıraç pazarların ana yollara açılan sıkıcılığında çaresiz bekliyorum yanında üşümeyi bile... eskimiş kitaplar kadar olgun ve oturaklıyken içimde seni unutamamak ve limon küfü dalgınlıklarla küskün sonu belirsiz yolların sisli sinsiliğine inat ömrü çalan düşlerin önündeyim hala...sen ağaç yalnızlığım sana uzak çocukluğun kadar yakınım yanağındaki mazlumlaşmış ürpertiye... tutkulu düetler tasarlıyorum ardında yolculuğumuzun sayılı dakikalarım kaldı mektup heyecanlı seslenişlerimin toprak tadındaki mahzunluğunu tonlamaya kendini beğenmiş kumral bozması akşamlarla baş etmenin piriyim sancılı didişmelerim sarı sıcak gündüzlerin kapı önleriyle... uçmak istiyorum sıçrayıp atlamak üzerinden ömrümün sensizliğe geldiğim boşluğa sensiz kaldığım boşluktan tercihlerimi gizledim piknik edalı oyunlarımızdan sıkı sıkı dudak payı ayrıntalara tav olurken bir göz kırpma anlı kollarımızın sarmayı öğrenmemişliği istiridye uğultusu geçmişli sensizliğin evrensel haritasının başkentidir yüreğim... kangren bir susamışlığa sürgün bütün çıkmaz sokaklarım ama ben iki arada bir derede unutulmuş ikindiler kadar sakin ve ılımlıyım çünkü kör çıkmazları yorumluyorum kirpiklerinin göğe her dokunuşunda bana kurduğun yokluklar ülkesinde sen yoksun...iki kere yurtsuzum... Kağan İşçen |