artık gitmelizamanın en soluk en ücra mevsimlerinde kaybetmeli kendini nice yıllar sonrasının gurbet dönüşü gri bir gündönümünde ve artık bu yüzden misafir gibi belki unutulmuş olmalı herşey takvim yapraklarında unuturcasına kendini yok sevgilerin kendi yoksulluğu ve elden gidenler solgun yüzleriyle uzak iklimlerde eski sevgililerin yaşadığı yalnızlığın sesinde dinlemeli biraz kendini kuruyan yaprakların serin gölgesinde ne sıcaktır elleri sessizliğin çığlığı değer bir kum satinin masum cesetlere habersizcede olsa yaşayan ölü ruhlardan duyabilmek için yürek seslerini en çok da kendi içinde kaybettiğin yıllardan artık çekip gitmeli buralardan …. Mert YİĞİTCAN 13 temmuz 2011 küçüksu / istanbul |