Sarı Sayfalı
Sarı Sayfalı
sessizliğe yalnız senin sesin yakışırdı beyazlığına köpük köpük bulutların tenin teninde açılmış küçük yaraları öpermiş gibi içerdim suyu... yaza bir şey kalmazdı özlemeye kötü yakalanırdım hasta ve öksürüklü korkularda cayır cayır aykırı bir müziği vardı bakış seslerinin öyle ki şehvetim kabarırdı onca gidişinin peşi sıra düşünmeden yürüdüğün yollarda sonsuzluğa kanatlanmış gibi hırçınlaşmış ve ölesiye hırslı bir ihtirasla ıtır kokulu duruşunu arardım... güneş batınca yıldızlar keskin ışıktan oklarıyla saçlarının özlediğim her bir teli kadar deşerlerdi yüreğimin sensiz her bir yanını... bir şehri sevmenin ve terketmenin anısızlığısın güvercinler kiremit çatılarda serin gölgelerde uykudayken ılık temmuz rüzgarları okşardı saçlarının aklarının bensizliğini aynı yola bakarken gözümüzü alan öyküsüzlüklerde kış terlemeleri gibi yapışkan ekşimtrak sarhoş ellerimiz yalnızlıklarımızın hakkını verircesine birbirlerine öylesine istekli ama bir o kadarda ürkek ve kıvrakça uzak susuşuna ağlardım... ufak dokunuşlar harici tatmadım dünyayı süt kokulu acemiliklerle koşturdum ardından yorulurken üzülürdüm göz pınarlarının şaş edasına toprak yollarda adın saklı unutulmuş sokaklarda ve ömrü harcarcasına sarı sayfalı bir defterin sayfaları arasında gülün taç yaprağı bu senin istemeden ölüşlere bıraktığındı düşlerinle tartamadığın kavşaklarımızın bize ihaneti... Kağan İşçen |