Kırpık Kırpık Kırık KırkKırpık Kırpık Kırık Kırk kendi kanımda boğuluyorum kıtlığında yakınlaşma anı sözcüklerinin kanımdaki ekmekte gözlerinden öte çaresiz ve ağustos acısı sular gibi ılık bakışlarının rengi kahve rengi alın çizgilerinden öpemediğim için zamanı anlayamıyorum... kırık kırk yıl kırpık kırpık eder yüreğimi her kırpığında ayrı bir gidişin ömrüm ki ortasından çarpık başı sonu yokluğunla dolu kırık haramisiyim kıraç yolculukların kırk bin kere tattığım uzaklığına bile doyamadığım... aslında bütün ortaların dışındayım artık ölesiye yalnızlıkları tamamladım yarım bir sensizliğim kaldı kendime ait bir yarımsa yok sensizliğimle tamamladım diğer yarısız bütün yarılarımı ve seni tam düşünmek döndürürken başımı kırk parçaya bölünüyorum kırpık kırpık kırk yıl her parçamda en sensiz yanım diğer yarısız sensizlik yanım başka bir yarım yanımsa yok... aslında kırkı çıkmadan kırk ikindi yağmurlarımın kanatları kırık denizsiz bir martı çırpınır gönül karamda sızısı göz pınarlarına kırk kere kırk yıl sevdalı çorak sızılar da sevdalanır kırpık kırpık çocuklukta ve ağaçların ömrüne saygılı aklım saçlarının kıvrımlarının hesabında acemi şaşkın kırık... başımı alıp gidemem çünkü uzak senin yanında anlamlı gelmekse bütün baharlarımın lügatinde eksik gitmeden ayrıyım gelerek uzak mahşerî bir kalabalıkta sesim kısık kuş uçmaz kervan geçmez ıssızlıkta en çok uzaklığına yakınım en az yakınlığına yakın kırk yıl kılı kırk yararak kırık... Kağan İşçen |
olgunluk ta gerçeklerin daha güçlü göülebilmesidir
saygılarımla çok güzeldi