Ölülerimizin Mirası
Babanı görmediğini söylüyorsun
Ya yırtık ayakkabısını,ya da paltosunu? Tütünü ve tablasını? Görmedin mi? Ayakkabısı, paltosu ve tablası, Dün gece bulundular deniz kıyısında Ve her birinin gözlerinde iki damla su.. -Dur! Fırtına dediler,dönecek diye beklediler Çakıl taşlarına yalvardılar ve ağladılar Kuşkusuz bağıramadılar. Ucuz eşyalar kaldı babandan geriye Ve cebine saklanmış bir parça mektup. Sevdiklerime; Ne zaman konarsa bir kuş omzunuza, Kanadı kırık olduğuna bakmayın. Şu yoksul geçecek gecelerde Gizleyin onu aç ağızların gözlerinden… Bir süre emanet alın yüreğini ondan Salı verin türkülerinizi bu yakaya.. Şayet ölürde bu kuş , olursanız katil Binlerce kez af dilemeyin ruhundan.. Burada kokmuş cesedim doyurdu çocuklarını; Doyururken ağladı açlıktan benim oğlan.. 1900 öncesi ve sonrası Duydunuz sizlerde bunu; Yapı işçisi erkekler Ölmemek için yemin ettiler. Sakin bir öğle yemeğinde Soğan kokusuyla öpmek için Karılarını sıcak dudaklarından, Yalvardılar tanrı meleklerine. Ve bir resim gördüler gazete de; Okyanusun kıyısında öldürülen Ve köpek balıklarına yem edilen En yaşlısı belki otuzunda madenciydiler, Ölmek için izin istemediler İsteseler de ölecektiler Ve öldüler.. Hepsi okuduğunuz aynı mektupla Bilinmez yere gömüldüler.. Ve bizim asalak miras yediler Utanmadan yaptıklarından Öksüz çocukların ellerindeki Emanetleri yediler.. Şimdi kokuyor ağızları En az ölü kuşun cesedi kadar pis! Didim/AYDIN |