Yarına UmarsızYarına Umarsız yorulur birgün kaçamaklığı düşlerin sırma saçlı çocuklar gibi uyumayı özlemle anar bitmek göğsümdeki ağrının ana temasında gizlenen onurumsun kurak kış bunaltıları yapışınca yakama... saçma bir yaklaşımla açılır ardında olmadığın kapılar ucunda olmadığın hiçbir sonun sonrası değilim çok sesli solo yapardık sığırcık ürperişleriyle kirliliğine göğün senin için değilse sahtedir dağ başlarını merak etmek uzak köylerin gölgelediği ayrılıklar kan köpüklü... çınar sakinliğindeyken bütün zamanlar düşlerimde köprüler eskittim yanaklarının ışıltısına düşer gibiyim üstüne sensiz yazların aynalardan uzak kımıltısızca bir gidiş olacak bu defa tek katlı eski evler gibi terk edilmiş üzgün ama onurlu çok sevdim nefes alışındaki ürpertiyi... içimde anılar yılkısı soluksuz susuşun boyasız duvarlar kadar vakur edalı susuşunu bile özledim rüyamda renksiz ve dünyaya vefalı acılar çektim ağzının açlık kokusunu eşeledim toprağımın toz zerreciklerisin sendeyim lime lime kesintisiz... yarına umarsız çocuklarlayım çipillenişine sözcüklerindeki hep en son imlada beni koyverdiğin uçsuz bucaksız yolların ortasında kalem gibi ağaçların yüreğime batmasıyla uğraşıyorum yaşam dallarımdı saç tellerin n’olur eğil bak çıtırtısına gazellerimin ayaklarına dolaşsam da gene birgün... Kağan İşçen |