Sana En Son Baktığım Halimle
Sana En Son Baktığım Halimle
şadırvan vakurluğuyla kabullenmektir gerekçesiz ağustos’ta kalmak isteğini bir gün bitimi hüznüyle çocuklaşmak aşka… ve hangi şehirde susuyorum söyleyemem asla... uykusu serin bir sessizliğin ardından gelen iç huzurunda bul beni… karlı bir gecenin koyu mavisine bakan bir pencere gibi sendeyim…en sıcak kaçış noktan… gölgesi terli bir saat on altı suları olmalı ve yepyeni eskiliğiyle şehrin zamanın terbiyesizliğine inat fırlama şarkılar söylüyoruz paylaşmayı öğreniyoruz tüm gözlerden uzak sanki başka bir anımız olmayacak ama ben… sana en son baktığım halimle ölmek istiyorum kafa tutarak içi boş sonsuzluğa… bozkır kırıcılığını takınmışız yılışık yalanımıza belki arka bahçemiz yeşil belki hala çocuğuz ama balkonumuz yere yakın taşları tutabiliriz paylaşmalıyız… kapı olurduk birbirimize paylaşmadan tanıyamazdık hiçbir şeyi... bana seni tanımak dışında her şey yabancı sana benim her şeye yabancılığım dışında hiçbir şey tanıdık değil... buzdan kaygan bir ayrılıkla birleşmişiz tutmamak için acılarımızın sabah yangınını avuç içlerimizde uzun yolculukların yorgun samimiyeti zamanla tokalaşarak okşuyoruz ruhlarımızı... Kağan İşçen |