siyahı susarımne vakit geceyi susasam Gök düşüyor orta yerine aklımın çoğalan sesler dinler dilindeki rüzgarı yeşili... ateşe sürüyorum yalnızlığı kanatlarında bulutlar ıslanıyor uzun gemiler sevmiyorsun gürültü baharları genişleyen saatlerde ellerimde çokca ölümle güneşinin ısıttığı sıcağa değiyorum başında kurşuni dağlar gözlerinde zik-zak çizen sular çılgınlığın bir gece yarısı asar mor tanelerine beni bilsen nasıl fırlar sen yanımdan güvercinler ki bir gülüşüne bakardı hüznün ayaklarında adım... yürüyebildiğim kadar gökyüzüydüm acında tuttun karanlığı ağrıyan ışığınla teline bağlanan ağacım ağlayan teninin gerilmiş yerlerinde gölgem huysuz gezgin ağıtlarında ne çok yaralamışım uçurtmanı atlas bakışlarında biraz nefes ver ğöğsünde annemi özledim gül dikmek için aylarına... eteklerime biriken yağmurdan düşer gün salınan yosunlarda bulurum uykuları atlar köprülerden canın heykel masallara gözlerine aç odalarda kapanan yolculuğum ölümü renginde siyahı susarım sadece hissettiğin yalnızlığı dolmayan boşluklarımda bırakıp gitmeler var ve yaralanmasaydı hiçbir zamana düşler... gittin saçlarımda yapışkan bir mazi |
gül dikmek için aylarına...
şiirin kalbine dokundu şair...saygımla