Aşk_ı Kadavraderin izlerle biçiyor, bıraktığın suhulet prangası yaktım üzerime dar gelen tüm eski yeminleri sargın vurmuş gecelerin mahzenine taşıdım ne varsa ağız birliği etmişçesine suskun, yalancı sorgular bozgun yemiş ordular gibi şaşırmış pusulayı yalaz değmiş tarlalar gibi, seyirdikçe daha da yakıyor nadas galiz huzmelerle çöküyor kirli minderlere, sıtkı yenik vebal sendeki benden kalan, içimdeki bu tafrasız bahar! hep unutmaya ramak kala, hatırlıyorsun sustukça daha da batıyor dağ bayır, yeşil iklimler har dilinden anlamaz, ham meyveler döküldükçe kızıl kıyamet anlıyorsun o vakit yakmış çoktan gemileri, çıkmış yörüngeden seyrüsefer soluyor giderek, kıyı köşe kaçışan terkedilmiş mahrumiyet halbuki dörtte üçünde, hâlâ senin izlerin göveriyor dal budak bilinmedik, hummalı bir sızı hâlâ nöbette, hazır vaziyette yalvartıyor seni dört duvar mahkumu sobelerle düğmele göğünü çivile, akmasın, damlamasın artık bu sağmal eziyet kilitle gözlerinin eşiğini salma üzerime çivile de bitsin bu çile... sesini bile çekip alıyor, gölgenden susturuyor giderken güneş çıkarıp ağzından baklayı sıvıyor her defasında ağrına doludizgin bir gün karafaki, bir gün yaş boğmaca işte, aklını uyuşturacak ne geçerse eline, ne varsa tüm izleri kaybettirir sanıyorsun anasonla karışınca karanlık oysa fayda etmiyor içindeki karanlığa, hiçbir mey vuruyor masanın dibine yakamoz gibi, mumdan kıyamet alıyorum seni kadeh arası sorgulara geçiriyorum sünger gibi iliklerimden sıkıştırıp boğuyorum çözümsüz muammalarla teessüfe gerek yok ama, değil mi bir zamanların dik sultası, şimdi sellere emanet olsa da!.. binip ayrılıyorsun sonra, eylül rüzgârlarının sırtına olmuyor ama ayılıyorsun ki; evren hâlâ yakınında! saymıyorsun bile, kaçıncı faydadan muaf uyanmışsın yıldızlara yetim hakkı yemesen de yetmiyor işte maraza gebe küfler, yıkanmıyor eski sularla her defasında kalıyor yine orta yerde, o öksüz temaşa sığmıyor tek celseye, sığamıyor bu koca dava ödeyemiyor hesabı tek başına, aşk_ı kadavra!.. ToprağınSesi . |
tebrikler...