MAYIS GÜNLERİNİ SÜSLEYEN DÜŞLER
1
’Daha dün erken inmişti gözlerine,gecenin aynası Bugün ustaca yenmiş güneş teninin karanlığını...’ Görüyorum ki Bahçendeki menekşeler kucaklamış,turuncu rengini güneşiN Ve aradan göz yaşını görürüm, mutfakdaki musluğun, Her bir damlası doldurur aşsız tencereni. Garip çığlıklar saklamadan kendini, girer pencereden Buna cereyan derler,uzak dur kapı önünden. Sen sabahın ilk saatlerinde dokTor kapısına giderken, Yedi bin elim sallanır ardından, Ve kabuk bağlar gövdemdeki yaram, Ardından çocuklar geçtirler,boyacı çocuklar Islık çaldılar,uzun uzun sana baktılar.. Üzerinde oturan Polonyalı lar,yıkanmış çamaşır astılar, İki üç sarışın çocuk mandallarla oynadılar. Şimdi düşünüyorum gider ayak, Dolaştım fabrikalarda,okullarda,kanalizasyon etrafında Dört koca aydır yorgun düşmüş ellerim Kuruyup çatlayan ellerim.. Bizleri sürgüne gönderdi tanrı melekleri, Güçsüz düşenimiz nehire teslim etti kendini, Cografya baharı selamlarken, Baharı ilk ben selamladım dağ,taş uykudayken. İstemeden rüzgar ıslıklarına eşlik ettim, Bakir çocuk öperken içki şişesini, Onunla bir efkarlandım, daldı gözlerimiz uzaklara, Rüzgar yerini fırtınanın ağıtlarına bırakırken O güzel günleri, ben seni özledim... Vakit akşam üzeri, geleceksin birazdan Elinde çok sevdiğin pastan, Selamlayacak seni duvardaki adam, Üzüleceksin aştan, ekmekden kesileceksin, Gözlerinin önüne kurulan sahnede olacağım, Musluk hıçkırığını duyacaksın, Ayaga kalkıp kulak vereceksin, imdat seslerine, Kaldığın yerden devam edeceksin, Sıyrılıp kavgadan,kendi kendine güleceksin, Yatağına uzandığında, kapanırken gözlerin, Devriye gezen rüyalarına beni bekleyeceksin.. 2 Bu sabah cemal süreya kitabı okuyorsun ’ Annem çok küçükken öldü Beni öp sonra dogur beni’ derken Derin bir iç çekiyorsun Yine gözlerine dikiliyorum, Yalnız resimdeki adam Adam ve hasret Hasret ve adam Kapın çalacak birazdan Uyan ütopya dünyasından, Bu o yaşlı ihtiyar adam, Uzat turtalı pastanı, bayatlamadan. Elinde bir yara Tam parmak ucunda Kadını sarmış siyah yazmasıyla, İhtiyarda ve karısında Sanki kafalarında yıkık bir dünya Sen sitem ediyorsun ya Birde gel sor Evlat acısı çökmüş babaya... 3 Yine çıkıyorsun kapından Korkmuyormusun yagmura yakalanmaktan? Tane tane düşerken damlası Hafifçe eğiyorum başımı, Ve bu incitir beni Bir ögle üzeri, Kaldırıp kafamı, sana bakamamak. Bulutlar zamansız Acımadan yürüyorlar Siyah saçlarını lslatarak, Kendileriyle bir beni ağlatıyorlar, Olurda dönmezsen Üşüyecek rüzgarla dans eden perden, Döneceksen Kuruyacak perden Gece sen uyurken..., Sen bana aldırma istersen Dönüp gelme dilersen Bir papatya gibi Selamla yeryüzünü Dost ol işçi karıncayla, Kentlerden uzak Boy ver sınır kapısında. Mutlak göreceksin bir mülteci, Ve koparacak dalından seni, Dönüp ardını bakacak askere. O yoksul zenci mülteci, Açlıktan kokuyor nefesi, Ekmek uzatmaz sert adamlar, Ne istediğini soracaklar, İstegi özgür yaşam, Oracıkta vurulacak genç adam Düşecek kömür karası bedeni topraga Düşeceksin onun parmaklarıyla, Beyaz tenin boyanacak kızıla, Boyanacak sınır kapısıda, Kalacaksın tutsaklıgın tam ortasında... 4. Ben bekleyeceğim kapında Hayalin dikilecek sokak başına Ve sen gelmişsin gibi sevineceğim, Sana yürümek isteyeceğim, Ayaklarım topraga gömülü, Sabırsız yüreğimi bagışla! Yanımdan geçecek bir araba Kasasında koca bir bayrak, Bayrakta kanın lekesi, Bilmem bu kan kimin sevgili, Endişe ediyorum canından, Beklemeden sonbaharı Düşeceğim dalımdan, Uçacağım rüzgar kanadıyla, Beni taşıyacak yaz iklimi sana, Varacağım sınır kapısına, Kan kızılı renginde kanayacak yaram. Yorgun bir yaprak gibi uzanacağım yanına, Seninle bir dalacağım uykuya, Filizleneceğiz sonraki bahara, Kök salacagız yedi kıtaya, Ve bizimle yeşerecek Bu sevgili DÜNYA... |