CAN SIZIMkar hançeriydi uykun sıcak yaz tadıyla alıp götürürken sessizce seni içimdeki gürültüyü ben bildim, ben duydum yalnızca kimse, kimsenin öyküsünde başrolü oynayamıyor “ateş düştüğü yeri yakıyor” anne yanım, yörem karanlığın bağrı arka sokaklar/da tutunamayanlardanım… sensizlik… boğazımda, zincirli demir bir halka/ yalnızlık ve o benden, çok adım önde… /hiç yalan söylemedin ki sen bana şu ana kadar ama bu ettiğin, en büyük yalan anne! demedin “anneler de ölürmüş” diye/ susmak kabullenmektir sustun, sustun öylece demek ki, ö l d ü n anne!... bıraktığın sessizliği anlatmak ne mümkün hangi gömü eşdeğer olabilir ki bu sükûta? kapanan gözlerinde durdu söndü, silikleşti hayat acımasız gerçekliğinde ölümün elleri çekip, yuvarlıyor kendi d e r i n l i ğ i n e her yer aynı mesâfe acıdan f i r â r edilemiyor anne “sesleri bana ninni gibi” dediğin saatlerinin hepsini susturdum sen susarken sesleri saplanıyor göğsüme dikiş makinan siyah bir örtüyle kaplanmış olsa da ellerinin üstünde durduğu bir sinema perdesi tıkır tıkır işliyor sesi ayrılığa bölünen beraberliği dikiyor gölgen… körleşiyor zamanın aynası siyah, soğuk bir bıçak kesiyor çoğul renkleri dünya kadar büyüyor geceler her birini içiyorum son damlasına kadar gece sarhoşu bedenimin titrek elleriyle sana yazıp çizdiği dayanağım masadan senli rüyaları olan, uykular dileniyorum kemiren, bitmeyen kalp ağrımla içimdesin… ve senle ben yâdellerde varlığıyla, birbirinin hayatından artık geçemeyecek olan gece yolcularıyız mavide duramayan, saralı zaman sararıp düşüyor yere durmadan diri, duru, deniz bakışları kayıp çok uzak ufuklara sürgün gün/ geceye hep mağlup giderken, beyazı da götürdün üzerinde başka bir milât bu ıssız, gri çorak bir ova kımıltı yok hayat dallarında susmuş sesler boş, bomboş, anlamsız dünya kayboldum senden sonra bugün benim doğumgünüm anne büyü(medim)düm elli yaşını geçik hâlâ salya sümük bilmediği sokaklarda annesini arayan küçük bir kız çocuğuyum… senin beni kollarına aldığın gün yeni dünyadan korkarken kokunla susturduğun ben/i susturamıyorum… bir dudağıma, bir yüreğime bastırıyorum tütünü unutmuş/ gün ışığını çağırmıyor pencerem yorgansız gecelerim üşüyorum ellerin olmadan… açıkta her yer yıkıldı kartal yuvamız bir cami avlusunda göçtü yarınlarım kışa tutsak oldu baharlar erimiyor buz salkımları saçakta toprak altından, k a p a l ı görüşlerimiz… ne yüreğim ne de ayaklarım/ istekle götürmedi beni hiçbir yere bunca zaman sığamadım/ sığınamadım toprağının yığınına dökülen can sızıma, s a n a koşuyorum bir tek… Hâdiye Kaptan c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir |
yıkıldı kartal yuvamız
bir cami avlusunda göçtü yarınlarım
kışa tutsak oldu baharlar
erimiyor buz salkımları saçakta
toprak altından, k a p a l ı görüşlerimiz…
ne yüreğim ne de ayaklarım/ istekle
götürmedi beni hiçbir yere
bunca zaman
sığamadım/ sığınamadım
toprağının yığınına dökülen
can sızıma, s a n a koşuyorum bir tek…"
Tebrik ederim...Bu güzel şiir için kaleminize,yüreğinize sağlık.Hüzün yüklü,bir ırmak gibi akıcılığı var.Acı kayıbınızın mekanı cennet olsun.Sabırlar ve sğlıklar dilerim...