ölmüştünüz sizyapayalnız kalabalığın içinde güneşli ormanlar zikir sözlerime doğrulan sıcaklığınız sandığınızdan çıkan öğledir ve apansız aklıma yerleşen karanfildir kokunuz hoşgeldiniz yüzüme uykumdan bulaşan uyanık asmalar uzağı unutmuş çizgileriniz dizime oturduğunda kocaman başlarınızla ay kırığı gözlerimi sarıya çalarsınız yürüyen güzellik su testileriyle sunulan hafiflik üstelik ki ölmüştünüz başucuma menekşe bırakan iklimin tekmesiyle nemli dudaklarınız geceme kanadığında tertemiz göklerden ışık serpilmekte sabaha selasız anı adımlarınız ve topraksız dualarınız rüya gibi toprağınıza sürülür kulağımdaki çıtırdılar geçici heveste azgın aydınlık tenimde acıyı unutur sırtüstü yatan ağrıların kemiğini sızlatır ruhum darsız saatlerde varlığıma kıstırılan denizlerin çığlığıdır beynime akan uzayıp gider yüreğim kirpiklerinizin ucundan elbet bahardır elbisesini sallayan duvarlardan elbet dalgınlığıdır rüzgarın iğde tohumları size benzeyen ağacım derin kılıçlarda en köklü dünler kanatırken suyunuzu bir meyve sırrımın kızıl kiniyle dişini söker ıslak saçlarınızda unutarak olgun kırmızıları gidersiniz yanımdan yine ayrılacaksınız benden alnınızda üşümeyi seveceğim tek başınalığı sonralarda ve dolgun bulutları suçlarımda yaşamın saklı sularında fısıldaşan masal küçük bir elle vurdum tanıdığınız bağları herkes gibi dağılıp gittiniz güneşin altından hiç yaşamadıklarıma büyümedi çocuklarınız yüreğim içimde soğuyor sızlayan kelimelerimin kanadında uçmak isterken kuşlar ahh yeşilin kumaşında ne güzel şeydi sizi yaşamak gülkurusu eşyalarım vardı bahçeme sığınan şimdi sıkıp yumruklarımı sessizce uzun uzun bakıyorum düşsüz yarınlarımın gölgesine kalan gitmelerinize yarım bir çiçek gibi hani ölmüştünüz siz |