BOYNU BÜKÜK GURURbu mevsimde büsbüyük hiçlere kazıdım adını uçmayan balonlu kendine küsmüş küflü kentlerde.. geçtim gittim tek günlük seferiler gibi belli etmeden martılara gözlerim bir avuç suydu önüne sunduğumda inatla astın yüzünü kirli darağacına soğurdun iliğimden benliğimi bozgun yedi aşk’a yapılan sürgün ve kepenkleri indi körpe bir merhaba’nın en neşeli çocuklar koşardı oysa ve en çok iki yüzlü adamlar yorulurdu masalın sonunda hani? ağdalı bir hoşçakaldan başka ne kaldı elimde ağır bir sadaka gibi süzülürken silüetler almak istemem pencerem düşer omuzlarım dikleşir hep -daha uzağa- bakmak isterken sevdanın gökkuşağı bölünürdü çocukluğumun yedi katına soluk izlerim senden uzaklaşır sen yakından vururdun beni kan kokardı iffetim becerebilmeyi isterken unutmayı saklanırdım usulca Tanrı’nın güçlü ardına susun söylemeyin kim daha ahmak yağmurdan ve en çok kimin nefesi intihar kokar ve sen.. güneşe küsen adam rüzgarın asi oğlu zehirle kendini uzak doğunun kara elmasıyla yanında götür bedellerini beni düşünme gün ışıyınca boşaltacağım nasılsa topladığım kepaze hayallerimi sevda mezarlığına asil bir tanrıçanın mor nöbetli cinnet akşamı gibi.. Çiğdem Parlayüksel |