Son KuşlarGördükçe namert ellerin gökyüzünü fütursuz resmedişini, uçurtmalarımın ipinden içime aktım Yüreğim Kelebek düşünde Mecalsiz kelimelerin sağanağında Siyahlar örtündü suretim Kapanan gözlerimin karanlığını Avuç çizgilerinde gördüm Yüreğim çocuk sesi Yüreğim yitik kuşların hıçkırığında Sızılı kadın nefesi Topladım rüzgârın şarkılarını Kesif sonbahar Ağzımla beslerken güvercinleri Gün mor üzünç Düşen yıldızlar Gün alacalı harman kokusu Gün yağmurlu gidişler Ay bulanık aktı gözlerimden Kibelenin dilleri sustu Çekik gözlü firuzeler Çitli bahçelerde lâl şarkılar mırıldandı Küsuf zamanlar dönencesinde incecik yağmurlar Donuk yalnızlığın teninde Gece ayazında iniltiler Kardelen bakirliğinde Kuş seslerine gözyaşı döşedi kar Zifire karalanmış bir inançla Göç vardiyası yalnızlığı Bencil ütopyalarda elifler can çekişirken Çiy döktü kirpikleri Yıldızlar dövündü kirli sularda Gün düştü umudun ensesinden Telde asılı uçurtma Rengi solan misketler Sim gülüşlü mavi kurdela Gökkubbe sedasında Çocuklar kefenledim Yüreğimden öldüm Yüzüm Yeraltı çığlığı Hazal Karadağ / lacivertiğnedenlik |
---------------------------------------------------------------------
Öyle bir kanatlandım ki; sanki ben uçurtma, uçurtma bendim...
Hala uçmaktayım mavi boşlukta, tepeden aşağıya bakmak ne güzel!...