GÜVERTE ŞİİRLERİ
/şimdi ben,
pupadan yana başımı bile çevirmeden açık denizlere doğru tam yol ileri, yol alıp giderken…/ artık çoktan unuttum ama biliyorum, misinam hiç unutmamıştır bir istavrit uğruna bu sularda, kim bilir kaç kurşun saklanmıştır. ben geçmiş karanlıklarımdan kaçarak ve olabildiğimce çırılçıplak oltadaki av ile karın doyurmak gibi, ucuz bahanelerden çok uzak yağmur ve rüzgarla sessiz dualar olup, beklerken üstüme esmeni işte bu sebeptendir ki misinamı yanıma almak, inan aklıma bile gelmedi. . . , /sen yeşil misin, tam ortasında dans ederken güvertenin bir martı konar gözlerime, gözleri sanki senin gözlerin…/ hiç düşünmem bile, şimdi bu esinti ve yağmur nereden geldi diye dedim ya sildim soru işaretlerini, sıra noktanın sonrası ilk hecede. üçyüzaltmış derece seni yazıyor, bütün dünya en kayıp panorama yüzüm alev-alev yanmakta ve saçlarım akşamdan kalma zil zurna ama merak işte, sen hangi rüzgar ve yağmurdan giydin bu yeşilleri oysa öyle çok denizsin ki, ancak mavi yakışır sana, haydi çıkar üstündekileri. . . , /biz, seher yeliyiz, deniz kuşlarının günaydın demesiyiz güneş doğmuş üstümüze de, biz onun yüreğe girmesiyiz…/ sanma içimizdeki bu titremeler, üşüdüğümüzdendir gece neminde kılcal damarlarımızın dahi infilakıdır, yüreğimize güneşin girmesiyle. işte böyle bir sabahta açıyoruz gözümüzü, sırılsıklam güvertedeyiz hafif çalkantılı yosun ve iyot kokulu, göz alabildiğine masmavideyiz demir atsak zincirler paramparça, filikaları belli değil kimin deldiği bu denizde demek ki, sonsuza sürüklenmekteyiz, ya da öyle bir rüyadayız şimdi. Cevat Çeştepe |