ULAN NİHAT!!!Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Çok sevdiğim ama bir türlü,lise yıllarından sonra doya doya görüşemediğim tüm lise arkadaşlarımı dikkate alarak, Nihatı sembolleştirip yazdığım bir şiir,bu şiirde tamamıyla hasret özlem ve ayrılık dolu....Anlatamayacağım çok güzel anıları bir kaç mısra ile paylaşmak istedim....Biz hep yatılı okullarda okuduğumuzdan ancak o hasretleri oradan geçenler daha iyi anlayabilir....slm
Oğlum Nihat!
Sen var ya, Hakkâkten nankör birisin, Yemekte beni ne kızdırırdın Bir çayı bensiz içmezdin oğlum Ne oldu, Karanlıklara mı gömüldün? İhanetleri sende doğruladın Rüzgâra verdim o muhabbeti Geçti gitti tarih devi Çektirdiğimiz o resimleri Sakladım göz bebeği gibi Hala unutamıyorum Geçmişteki günleri! Onların hatırına yazacağım, Aramızdakileri, Kebanlı foto gediği Nasılda götürdün içeri Çığırtkanlıkları onu ezdirtmişti Sinirlenerek birbirimize çıktık dışarı, Artık hiçbir şey ilgilendirmiyor beni Hatta sana karışsalar dahi, Dediğin o günleri nere atmalı, Mart seksen sekizde Devrim Ortaokulunda On kişi çullanmıştı sana Tekvandoculuğunda onlara Birer tekme savursan da Benzetmişlerdi seni, Kendi aralarında, Pansiyonun önündeki Merdivenlere ulaştığında Yine ben çıktım Senin karşına Oturup Senaryolar kurduk Sekizinci koğuşta Kafanda kin doldurmuştun İftardan sonra Ömer’le buluşacaktın Birlikte çıktık Kulübenin yanına, Nasihatler yağdırdı Fırfır baba Ne olacaktı senin halin, Ömer’le seni aldım İki koluma Bir manevra yaptık Beritan önünde Savdık onu güzellikle, Yine kaldık birlikte Koştuk hemen Özak’a Pansiyon kapanmadan önce Bir çay yudumlamaya… O günde bir aydınlık serptik Koyu karanlığa, Ama anlatamadık bunları Malatyalı Yusuf’a Ne adamdı be O, Kimse görmezdi Ne zaman yattığını Kalkarken çaktırmadan uçardı! Üniversiteye hazırlık Onda bir hobiydi Sende kafa bulup Çektin yorganı… Vatandaş Rıza Dediğimiz Dursun’u, Beyin hücreleri ayrılmış Biçer’i Koğuşun mevlithanı Kaçar’ı Molla gürcani lakaplı Baki’yi Benim yeğen Dokuzuyla ünlü Tahsin’i Maden boğası şişirilmiş İrfan’ı Baskilin sessiz serçesi Namık’ı Dönemin Anıştayn’ı Bozan’ı Kızarıp pancara dönen Çetin’i Çok sevdiğim filozof Döger’i Yorganın altında Hayal kuran Muhtesin’i Sivas elinin süt bebeği Şahin’i Büyük İskender’in torunu Küçük İskender’i, Yemek yerken enerji tüketen İnce Memed’i Hızı cinlerden hızlı Alıcıyı, Seyda Murtaza’nın Gözbebeği Salih’i Gece yolculuğunda Kader ortağım Kazar’ı, Benim gönüldaşım Ve dostum Beroje’yi Sekizinci kovuşta Daha neleri neleri bırakmadık ki, Oğlum Nihat hatırla bunları… İnek Şaban’ın Hababam sınıfını Bizim sekizinci kovuş, Sınıfta bıraktı Ne günlerdi değil mi? Oğlum Nihat! Sen öyle bir adamsın ki, Ahmet Yıldırım Senden ne çekti, Bedenci elinden illallah etti, Boykot günü, Alıcı Kazarla gezdi sınıfları Ama iyi kandırdı seni Disipline, müdür çağırdı beni Dayattı bana senin ismini, Perde arkasında Tabiki biz çevirdik işi… Fakat kimse bilmiyordu bizi Yine de herkes Gözünü ikimize dikti, Filozof Yusuf da az değildi Birde Karakoçanlı Cengiz vardı O da işi hep alttan götürürdü… Oğlum Nihat sen var ya sen O günden bugüne nerdesin sen, Hatırladın mı? Site işhanının arkasında Bizim tarihi çay evi vardı Palulu Mahmut ağa Bizi orada tanıdı Yetmiş yaşında Çapkın bir yanı vardı, Bir gün Harput ta Güzel kızlarla eğlenelim dedi Bizde gülüp geçtik hani, Neyse, Ya beyaz çeşmenin oradaki deli Ne biçim bir adamdı Tartışmalarda az mı? Bize dil döktürdü Ne tartışırdık be Zaten sana Kimse laf geçiremezdi Hala deliliğin üstünde mi oğlum, Sen biçim adamsın be Adam bir kere olsun, Gitmez mi o günlere! Ne yapacaksın o günleri Bir kilo toz bir otobos, Deyip dalıyor musun? Yoksa karanlıklara, Yok be oğlum, senin işin değil bunlar, Ama kumrular aklını başından aldı galiba Unutulduk gittik bir anda Ulan Nihat, Ben unutulacak adam mıyım be oğlum, Yıllar geçti senden sonra, Bir Nihat daha karşıma çıktı Ama tüm sevdamı çalıp kaçtı Sen neden düşürdün bunlara beni Hiç sende utanma yok mu? Oğlum Nihat sen var ya sen, Son defa gelmiştin Bize Almanya’dan O gündür bu gündür Bittim kahrımdan Bıktım ulan albümlere bakmaktan Çıkarttım Fenerbahçe gömleğini sırtından Ne cimri adammış diyorsun Belki içinden Yanlış anlama oğlum, Beni biliyorsun zaten Gönül ne kahve ister ne kahvehane Gönül muhabbet ister kahve bahane Fener gömleği nedir oğlum, Beni belki hatırlarsın diye Sana biraz söylendim dilimden Umarım beni anlarsın halimden Yoksa bir daha geçmem senin semtinden… Yıl:(10–11).01,2004 Saat:(2.40–12.50;13.00–13.30) Kadıköy/İst. EROL KEKEÇ |
geçmişteki günlerdi
saygılar