Bir hiç uğruna kırılan hatıralara
Odun kestim kış için,
Soğuk sararken sokakları, Buz yüreklerin etrafında titrerken, Bir avuç alev aradım, Bir parça nefes, bir damla merhamet. Diş taktırdım süs için, Belki biraz parıldar, dedim, Belki biraz gösterir içimin tozunu, Örtüp saklar yüzümdeki kırışıklığı. Bilmiyor ki kimse, Görünüş dediğin, Koca bir yalan aslında, Parıldarken unutturur derinde kanayanı... İnsan hatır kırar mı, Beş dakikalık heves için? Kendi için düşerken uçuruma, Bir dostun elini bırakır mı insan? Düşünmeden, bir anlık hırsa kapılıp, Bir ömrün yoldaşını unutur mu? İki yüzlü maskelerin ardında, Dişlerin süs için takıldığı, Gözlerin süs için parladığı, Bir hayatta yol alırken, Sözler çarpar yüzüme, Hatırlatır derinlerde gömülü olanı, Bir tokat gibi vurur, Uyan der, bu gölge aleminden... Ah be! Bu dünyaya geliş sebebim, Bir meşe kökü gibi, Toprak altına gizlenmiş, Ama biz, hep yüzeye oynayanlar, Hep parlayana özenenler, Ne anlarız kökün sabrını? Her yaprak dökülürken, Gözlerim döner geçmişe, O kırılan hatırlara, Dökülen sözlere. Köküm var, biliyorum, Ama süs için değil, Toprak için, su için, can için. Bahadır Hataylı/12..11.2024/04.50/Sancaktepe/İST |
Kutlarım değerli dostu ve eserini
Ömrüne bereket
Sağlıcakla