KARTOPUNUN ÇIĞ OLDUĞU - sevgililer günü için
Gecenin ilerlemiş saatlerinde;
Bir kitap ayracı, gizlice girdiği sahaf dükkânının tozlu rafları arasında saatler boyu dolaştı, havada taklalar attı, yerlerde süründü ve sonunda yorulduğunu hissedince de bir kitabın üstüne uzandı ve derin bir soluk aldı. Dükkânın kendine özgü eski kitap ve kâğıt hamuru kokusu üstüne sinmiş, ciğerlerini doldurmuştu. Aynı saatlerde; Bir dolmakalem gizlice girdiği “en güzel el yazısı örnekleri” nin sergilendiği galeride, içinden mürekkebi boşalmış boş haznesiyle, el yazısı örneklerindeki harflerin kıvrımları üzerinde sessizce iz sürüyor ve her birinin ayrı estetiğini mürekkep yerine boş haznesine dolduruyordu. Aynı saatlerde; Ev tipi küçük bir jeneratör, elektriklerin kesildiği an devreye girmek üzere ayarlanmış duruşuyla, buzdolabının hemen yakınında monte edildiği gizli köşede bir gözü açık, kulağı buzdolabının çalışırken çıkardığı sessize yakın motor sesinde tam bir seneden beri öylece bekliyordu. Aynı saatlerde; Sevgililerden biri bir yerde, diğeri bir başka yerde yarının ilk ışıklarının doğmasını içleri içlerine sığmaz bir heyecanla bekliyorlar ve giderek daha da sabırsızlanıyorlardı. . . . . Ve yarın oluyor, takvimler 14 Şubat’ı gösteriyordu… Günün ilk saatlerinde; Kitap; sayfalarını buram-buram saran eski kitap ve kâğıt hamuru kokusuyla açtı gözlerini. Bu en sevdiği kokuydu. Masum bir gülücükle kendine bakan ayraçla o an göz-göze geldi. “Sevgilim bana en sevdiğim parfümü almış” diye düşündü. Ve kokuyu içindeki her heceye doldurarak içine çekti ve ayraca öyle bir sarıldı ki… Aynı saatlerde; Kağıt; çalışma masasının uyuduğu köşesinde, üstünde bir ağırlık hissederek gözlerini açtı. Dolmakalem yanında yatıyor ve yüzünde masum bir gülücükle ona bakıyordu. Ve kağıt bu bakışının yansımasından okudu ki, üzerinde hissettiği ağırlıkta dünyanın en güzel el yazısı ile “seni öyle çok seviyorum ki” yazıyordu… Aynı saatlerde; Sevgililerden biri buzdolabının kapağını açıp, derin dondurucunun köşesindeki buz tutmuş kartopunu avucuna alırken tam bu sırada sokak kapısının da zili çaldı. Elindeki kartopu ile beraber kapıya koştu, açtı. Gelen sevgilisiydi ve yüzünde masum bir gülücükle kendisine bakıyordu. Elindeki kartopunu sevgilisine uzattı. Sevgilisi çok şaşırmıştı. Şimdi konuşmalarına kulak veriyor ve onları izliyoruz. -Bu nedir canım? -Bu geçen sene bugün senin, arkamdan fırlattığın ve benim de havada yakaladığım kartopu. Hatırlar mısın o gün nasıl da kar yağıyordu. Ben tam bu kapıdan içeri giriyordum sana bakarak. Onu saklamıştım. -Evet, hatırladım tabi. Ama o küçücük bir kartopuydu. Oysa bu…Sanki…Baksana neredeyse kucağımı doldurdu ve giderek daha da büyüyor…Çığ gibi. Sarılıyorlar… Sonra biz, birbirimizin gözlerine bakıyoruz, yüzümüzde masum bir gülümseme. Bu gün hava ne kadar da günlük-güneşlik ve sen ne kadar güzelsin. . . . . . . . . Sevdiğini bilen, sevildiğini hisseden herkes için … SEVGİLİLER GÜNÜ KUTLU OLSUN….. Cevat Çeştepe |