İki kuru dudak
İki sevgiliyi ayırır gibi yağıyor yağmur
İki kuru dudağın ıslak kavuşmasına İzlerin silindiği kentlerin boşluğuna İki eli ayırır gibi titriyor kaldırımlar… Bir teni soyar gibi işliyor damlalar Öldürüyor ne varsa izi kalmış Hiç ıslanmamış gibi eziliyor taşlar Titrek bir mum alevi gibi karanlığa sarılmış… Bir kaldırım taşının yüzünden akar gibi Sertçe hıçkırıklara boğuluyor Yanaklarından akanlar unutulmuş gibi Saklı ve sessiz şekillenen yüzler… Sel basıyor bağrını tıkanmış bir yol gibi Issızlaşan köşe başlarında kayıp Çaresiz bir adres arayışlarında bitap Mazgallara çekiliyor sevgiler yaşanmamış gibi… Evini özleyen bir yaprak gibi süzülüp gidiyor Kağıtlara düşüp gidenlere sarılıyor diller Üzgün saatlere sımsıkı tutunun gözlere benziyor Unutulan o yolun sakinleri gelmek bilmiyor… Yılan gibi kıvrılarak akıp gidiyor yokuş aşağı Kum saatinin içinden süzülür gibi Çırpınarak alıkoymaya çalışıyor sahibi Giden gidiyor yüzünde açmadıkça yıldızı… Ormanın ağzından taşar gibi vuruyor Deli bir fırtına karabasan niyetinde Bulutlar oturmuş tepelere Toprak gözü yaşlı gidenlere bağırıyor… Issızlığın yüzüne tırmanıyor dalgalar Kayalıklarda sessizlik almış başını gidiyor Hep kayıp bir adam sızısı kıyılarda Olmadık zamanlarda esiyor rüzgar insanlara… Yağmur hep çocuksu gülüşleri eşeliyor Reşit değil yeni kümeleşmiş her yanak Yüzünden akıtırken zamanı daha küçük Açmaya çaresiz gücü yok herkesin daha kor yürekler… Çöpçülerin avuçlarından kırıntılar döker gibi Sahipsiz izler saklanıyor kumdan kalelere Meçhul intiharların boğulduğu bir sunak gibi Sulanıp buharlaşan bir göle benziyor aşklar bu devirde… Kentler arasına soğuk ve dumanlı sisler çöküyor Karaya çalıyor dişlerde isimler Bilinmez satırlara kazınıyor inkar edilen izler Derin çukurlarda öldürüp o gitmişe sarılıyor kollar… Durulan dalgalar gibi camlara yapışıyor gözler Yolların üzerinden geçen her renkte aynı yüz Hep aynı yöne dönüyor o giden gemiler Hep özlenenlere benziyor gelenler herkes çaresiz… Birazcık daha zaman ister gibi kurumuş dudaklar Kazılıp yağmanmış duygular Hep beklerken kaybedilen renkler resimlerde Gözlerin ucuna takılmış gibi gitmiyor hiç kimse… Uzaklara da yağar mı her yağmur Çölü ne kadar bulur doyurur Hiç kurumuş yürekten geçilir mi sevdaya Uykusuz gecelerde insanlarda görür mü rüya… Yine yağmur yağıyor bizi ayıran gün gibi Cama ısrarla vuruyor bir rüzgar Sanki ölüm saati ayarlanmış gibi Çalan bir saate benziyor damlalar… Yine kimi ayırdı ki oluksuz yağan bir göz Ve durmadan koşarak kaldırımları ezen bir ayak Son bir kez daha görmek umuduyla bırakarak Nasıl açıldı ki bir gemi ufuklara nefessiz… (Se) |