"kendi"
kan kaybına eş güdümlü akar zaman,
dönmekte olan dünyayla değil kendi içinde dönen sözlerle ilgilenir insan; başkalarını bırakır sessizce, yalnızca saf bi adama dönüşmek ister, kendi deliliklerine inanan... aklına asılı tüm iplerde sallanan ve gözlerinin yanmasına sebep olan gecelere dertlenir yahut sabahlara "ben"liğine uyanılan; gördükleri değil, duydukları değil kendi diyemedikleridir onun ciğerlerine dolan... bir şiir kadar sert olamaz hiç bir içki atlanmış rüyalar kadar acı verici olamaz hiç bir yara böyle hisseden insan için; amalarla dolu yalanları kadar gerçeklerine sarılabilmiş olmayı ister oysa sadece aynalar görür pencereler çok uzak gelir uykuluklarına... kağıtları kalbi sanar, kalemleri sevgi tüm söylemek istediği tertemiz "kendi" bu kadar kuru olamaz hava öyle anlarda illa yağmur yağar kelimelerinin üzerine, fırtınaları savurur hayalleri... büyük, çok büyük ve daha da büyük günler ve daha da büyük geceler düşler Cibran gibi; ancak istediği çarmıha gerilmek değil isteyebilmektir dilediğini, ve dersi kitapların arasında değil kapıların arkasındadır bilmedikleri... bir sevgi kadar uzak, bir başka sevgi kadar yakındır; melek kadar sıcak, şeytan kadar soğuktur; elinde değildir "kendi" hayatı, ama belki de dilindedir... |