Hayalet
gecenin rengi yetmiyor bazen sevdiğimizi sanmaya
yağmur gözyaşımızın yerini bir türlü tutmuyor ve hiçbir fotoğraf aklımıza kazınmış anın yerini almıyor kırmızı rengi hiçbir zaman kabuslarımızdaki gibi bulanık olmuyor hiçbir zaman, zaman uykusuzluğumuzu alıp götürmüyor ve hiçbir cümlemiz bir türlü noktayla sonlanmıyor oysa yalanlarımızla gerçeklerimiz arasına sadece adımızı yazıyoruz hayatı kendimize has bir oyun bahçesi sanıyoruz ama ismimiz bu hayatın mastar halini bile aşamıyor renklerle olan derdimiz lunaparklardan geliyor belki belki de gökkuşağının sonunda bir türlü altın bulamayışımızdan yahut basit bir körebe oyununu kaybetmiş olmaktan peki kazandığımız tüm yarışları topladığımızda kaçtığımız savaşların yarısına bile denk gelmediğinde bulut olmayı neden seçemiyoruz kader demeye korkarken dilimiz iki dudağımız değemiyorken en sevdiğimiz kelimelere nasıl değecek en sevdiğine soru işaretleri ve noktalı virgüller esir alırken yüz hatlarımızı gülümsemeyi rol kabul etmiyoruz ama anlamadığız şeyler arasına zaman zaman korkutuyor olmak da ekleniyor işte burada bile anlayabiliyoruz kaybetmeyi çünkü kendi kelimelerimiz bizi alt ediyor tüm ayıklığımıza rağmen onlar bizi sızmış yakalıyor "cesaret"in yolu korkmamaktan geçmiyor işte korktuğunu belli etmemekten geçiyor bizim elimizde de koca bir hayal kalıyor hayal demek yetmiyor korkuyla heves arasında dengeyi sağlamaya ama yine de insan hayal et demek istiyor kapılardan duvarlardan hayatlardan mağlubiyetlerden geçiyor "hayalet" giremediğimiz her yere girme isteğimiz oluyor dokunamadığımız her ele bizim yerimize dokunuyor beceremediğimiz her yaşamda bizim yerimize ölüyor... noktalayamadığımız cümleler varlığıyla bizim yerimize noktalanmış cümleler yokluğuyla ve en önemlisi kalbimizdeki acabayla şeklalıyor hayalet... |