el yordamı
havada şarap kabarcıkları var
gel diye yalvaran bi bayram; "öyle bir havada gel ki vazgeçmek mümkün olmasın" diyesi geliyor insanın... sabah ezanı ruhuma kanser gibi yayılıyor martıların uykusunda gözüm yok, haşa; ama olsaydı dilimde belli belirsiz naftalin tadı ve birazcık da üstüme sinmiş tütün kolonyası, fena olmazdı yaşamak şu geçmeyen zamanı... gözlerimden canım akıyor dayanmak değil mesele, bazen ağrıma gidiyor yarabantları kalkmış düşlerimin söyleyin bana kimde benim sevgilerim... üçü beş geçiyor, sonra beş üçü yakalıyor saatin durmaya niyeti yok kısacası hiçbir şey benim gibi olamıyor, hiç kimse benim gibi susmuyor, hiç bensizlik kaybolmuyor... bi kasım gününden kalma gibi tüm ocak daha çok sabahlar var belki böyle yaşanacak ama bir dağ kenarı, uçurum olmuşken aklım bağırmam susarım, çığdan değil, kıyametten korkarak... uykusuzluğa en hızlı ben varırım sıratıma yetişemez hiç kimse, geçen olursa da mayhoşluğuma yorarım sarhoşluk bahane olmaz çünkü her kanda yaşanıyorsa... devrik devrik, kırık kırık kelimeler üzerine bir cümle bile inşa edememişim tir tir titriyor ellerim soğumaktan, üşümekten belki belki de çiçek açtığından ıhlamurlarım... kalbime zaptiye yine otoban şeritleri, müzik sesi gibi rüzgarın inlemeleri... ve burdan çıkmak için samanlık dolusu iğne arasında arıyorum anahtarı kan damlıyor parmak uçlarımdan, kim saracak yaralarımı... |