Ara Sıra
Sabahlamaktan vazgeçiyorum
Ara sıra senin okşadığın saçlarla Uçları kırık başaklar dökülüyor Sanki omuzlarıma Artık sakin ve sessiz yanıma çekilerek Susuyorum dişlerim ayrılıkları Kesmiyor zaman işledikçe tenime Seni beklemekten başka Çaresiz ve her yanı kemirilmiş Uykulu bir yastık gibiyim Daha boş işler için başvurusu Geri çevrilmiş bir tanrı emeklisiyim Ölmeye bile yetmiyor cebimdeki İsyan ve ayrılık kırıntıları Gölgelerin içine saklanmış anlamlarda Var olmayı seçtim artık ikimiz için İsimsiz bırakıyorum Açık zarfların yüzlerini Çok şey gördüler bize dair korkuyorum Anlatmalarından seni ve beni Gittiğin günü ve kapıları Ve saatleri kurmayı unutarak Seni aklımın iplerinde boğuyorum Seyrederken yağmurlu akşamları… Sulu ve birazda ağır vasıta acılarla Geçiyor günler Hala sokak aralarından çıkmayı becerememiş Arabalara sığdırılan yaralılar Aynı acıyı işliyor Aklımın en tenha ve ücra kıyı şeridinden Geçiyorsun Masallardaki prensesler gibi… Üstüme devrilecek gibi hatıraların Altında bir suçlu arıyorum Ve sorgusuz cevaplara kapanıyorum İçinde kimseler yokmuş gibi Sıkı sıkı giyinmişim seni İnkar ediyorum tüm soğuğu… Açık gözlerden bakmanın sancısına Yenik düşüyorum Seni özlediğim zamanlarda Bir bıçak sanki göğsümü deşer gibi Açıyor Bekliyorum kuşlar kargalar uçacak diye Nereye uğramışsa parmakların Oradan yıkım haberleri ve ölülerin Sesleriyle irkiliyorum Gece rüyalarda sokaklara çıkmaya korkuyorum Elinden tutmuş seni götüren adamlarla Karşılaşıp seni kurtaramamaktan İçimde sıkışan bir şeylerin düğümlendiği Anlarda en çok rüzgara ve yıldızlara Bakmayı seviyorum Seni sevdiğim gibi… Hala iplerle uçmayı seviyorum Rüzgara arkadaşlık ediyorum Gittiğin günden beri… Tek tük açmaya başlamış çiçeklerin Sürüldüğü tepelere dalarak Seni hayal ediyorum Bulutlardan bir tablo çiziyorum Resimleri astığım duvarlara sızan Yağmur damlaları gibi Sızıyorum bıraktığın ne varsa… Hasretlere özlem duyan zincirler gibi Bağrıma basarak sahipleniyorum Ne kadar toprak varsa basarak Ayak izlerini bıraktığın… Her çukurun gölgesinde sabahlayarak Uyanıyorum sana biraz daha Yakınlaşıyorum Güneşin uyandırdığı çiçeklere benziyor Yüzüm Sabahları hep kırağı bağlayarak Eğik bir dudakla kazıyorum Resimlere bıraktığın o gülüşlerini Cam kırıklarında Aynalara küs bir adamın kırgınlığıyla Seni çiziyorum paslı duvarlara İsyan ediyorum Suçluluk duygusunda boğularak Birazda ben suçluyum… Aşk hep suçludur… Gülen yüzünü sessizce çıkartıp Cebimden Saçlarını okşuyorum düşlerimde Son aşk parçalarının kırıntılarından Yapılma bir evin içinde Ürkek ve sensizliğimden kırptığım Çeyizlere sarıyorum seni… Koşarak uzaklaşıyor yıllar Değişen dağların yorulmuş yüzlerinde Sallanan bulutlar uyumuyor artık Çok şey giyinmiş yalnızlığım Senin sıcaklığından arta kalanlarla Kış aylarına çıkıyorum Her yeri kaplayan örtülerin altından Sımsıkı bağlanarak toprağa Sana avuç avuçluyorum Hala bekler gibiyim Şuradan çıkacakmış gibisin… Boş kapı aralıklarına sığınarak Ellerini sıkıştıran o boşluklara Sığdırıyorum kendimi... Artık adında rüzgar gibi Uğultulu bir şekilde esmemeye başladı Saçlarımda Koşmayı özleyen hasta çocuklar gibi Mutsuzum Sağır ormanların içinde kaybolmuş Dudaklara asılmış gibiyim Heceleyerek yürüyorum sana Özlemlerin kucağında öksüz Ve sığınaklara uzaksın sevgilim Korkuyorum artık daha çok Ve daha fazla… Yalnızım ve hayalim… Ağır ve hüzünlü geçip giden Zamanın arasında Yoksun artık… Damarlarıma sıkışıp kalan Özlemler gibi boğuyorsun Aklımı… Hiç olmayacak kadar İçerlediğim bir kadından arta kalan Öksürüklerden başka Hiçbir şey yok aklımın hatıra Defterlerine kazınmış Ve saklanmış… Artık korumasız bir şehrin İstilasına az kala dualarla Bedenime sarıyorum seni Ağıtların avuçlarında tanrı kaleminden Bir iki satır daha ayırarak Seni benden daha çok kim sever Diyorum… Dudak sarhoşluğundan arta kalan İçkilerin yıllanmış diplerinde Küf bağlayan hüzünlü günlere tutunuyorum Azda olsa Atık yaşlanmış ve güçsüzleşen bedenimden Issız yollar çıkmaya başlıyor Seni düşürerek kırdığım O kalp eğerken sırtımı Yine içiyorum Ve sınır kıyılarına asıyorum Kendimi… Çırpınışlarım seni kurtarmak için sadece Ben aşkı da bırakıyorum Bu toprakta açması için sana… Belki saçların yine özler Kulaklarında benden bir şeyler… (Se) |