Mazlum ve Yaralıkayboldun gözden ayrılığa kaynar kazan kaldırma zamanı göğe küs tren yolculuklarım gibi acıya kanmamak için şark düşselliğinde karışmamalıyım hiçbir mevsime elimi kolumu bağlayıp çıplak suskunluğuna bürünürken erik ağacı uzağımdaki tek çizgisin ucun bucağın taşınca göz kenarlarımdan gün kalmaz balkonunda seni sayıklamalarımın seraplaşır sokağımız çocuk oynaşmaları gibi iner içime ilk turuncusu kapı önümüzün mazlum ve yaralı ve karıncalanınca defter ben hala hiç kimseyle olmamış olacağım gülün kıyamadığı kendi son yaprağında suyla yaşlanınca toprak bozulmayacağım hala saçlarını aradığım hariç o ara üşüme anlarımın terini sileceğim toprak yaşlanır kaybolur gözden ellerimin son hali hani eskilerin ırağı benimse sızım sızım gri karası kanamalarımın kımıltısız semt sakinliğine alışkın her defasının ilk sefasıdır bu çünkü sevmeyi seçmek bir ömür türüdür ve sonra ayrılık ve aşk doğuştan gelir... Kağan İşçen |