Silik Portrede Dudak İzlerisözcüklerimi uladım sana şiir diye, bugün yağmur uslanırken arka bahçemde. ar(a)landı gecenin arpacıklı gözleri terli avuçlarımda not saklayıp tutuşturdum ellerine sabahlar uzak kaldı gelişine gömüp sarı odalara gülüşlerini tek kurşunluk ceset gibi öptüm öptüm öptüm kirli siyah bir karanlık düştü cibinlikli hayallerin üzerine cinsi belirsiz, öcü kuşlar kondu dondu zamanın gözleri silik bir portrenin çığ düşen çizgilerinde kokladım aklımı yitirene dek, ölü karanfil kokuşlu hatıraları nereye baksam sonbahar bugün neye dokunsam sarı yokluğunu doldurup ısıtıyorum koynumda mutluyum sözümona saklıyorum gamımı suretimin eskiyen sayfalarında gecelerim dul yumuyorum yumabildiğim kadar yüreğimi zehrinden yayılan arsenik kokularına yığınla nedenin cebelleşmelerinde sıkışmış zaman neden aynı eksende değiliz neden neden silah tutuyor kardan adamların elleri ben neden eriyen sularında kanrevan diken soluyan ciğerime doluyorken gerçeğin t/uzaksın bana ey serseri adam yok olup gidiyorsun hain bir martı kanadı gibi yokluğuna kanayan dilimi kınıyorum esefle kin tutuyorum oturup bir ikindi vakti peyderpey eliyorum düşlerimi kahpe bir histeri nöbetinde ve acımadan satıyorum sana dairlerimi Çiğdem Parlayüksel |
kalem siliyormuş meger portreden dudak izlerini.. kaleminiz tükenmesin...ve var olsun... çok güzeldii... saygılarımla..