Enginine Sığındım Hep Bu Mevsimin
kadim yalnızlığımın demindeyim
leyli zamanlarımı öğütüyor esmer bir hüzün ahşap pencerem açılırken bonkörce içeriye süzülüyor başkalaşan ışıkların büyüsü, yitiriyorum kendimi kendimden ayrı, bir ruh eskizinde tüm aykırı doğrularımı sıralıyorum sokaktaki sessizliğe çöp konteyner’ları bozuyorken düzeneği ayağı aksak, tüysüz bir kedi kaçışıyor panikle dayanma gücümü, uzatıyorum titreyen tenine ve sövüyorum tüm evsizlerin kaderine her şey benimle ilintili gibi.. rutubet kokmuyor kent öykünüyorum ayı ıslak öpen yıldızlara enginine sığınıyorum hep bu mevsimin ilk yağmur cemresinin düşmesi zor olsa da sinyaller gönderiyorum şimşekli İri göğüslü bulut kümelerine açıyorum yapraklarımı nazlı bir sonbahar çiğdemi gibi… varoşlardan ciğerime dolan ağır kömür kokusunda anlıyorum seni nasıl kaybettiğimi daralıyor göğsümün çeperi ah amansız bir hastalık sanki hasretin bekliyorum içimde iyileşmeni denizi kulaçlayan balıkçı teknelerinden kayıyor, yalancı mavi gözlerimin ıslak ferine koşuyor davetsiz ateşböcekleri dokunmayın alakasızım bugün anlamsızlığında savruluyorum depresif rüzgarın açılan eteklerimi çekiştiriyor annem yine her zamanki gibi dikkatsizim aldanıyorum masumluğuna "seni seviyorum"la başlayan cümlelerin yine penceremde/ kent yine kente sığınan, hıçkırık nöbetlerin ne kadar silkinsem yapışmış üzerime tutamıyorum dizginlerini, sonbahar da gitmelerin ey şehriyar ! ilk kar düşerken senin eserekli gönlüne yine anılarımız kanayacak buralarda, dingince Çiğdem Parlayüksel (09.11.2010) |