ELVEDA TÜRKÜSÜ
bir kış daha çörekleniyor
hisettirmeden tenime bir içimlik, bin kusumluk ömrüm kırık bir kadeh gibi tutuşur ellerime oysa, hiç sevmedim şarabı ve gittiğin kırmızı akşam üstlerini bütün gidişlere bilediğim dişlerimin arasında gri bir ayrılık tortusu birikir yüreğimde büyüttüğüm sen kadar eskiyim şimdi ve adın kadar yasak dizboyu hıçkırıklar ortasında kesik bir soluğum ağır ve aksak içinde gül kurutulan ve unutulan bir romanın erden sayfasıyım bir deniz, bir gemi ve hayatın acemi bir tayfasıyım... Bir öykü müydü ’’kılıçbalığınınki’’ şiir miydi, düş müydü? ’’deniz kızı’nı görmüş müydü? yoksa onun da rüyasına ’’Kürt kızı’ girmiş miydi? Bütün ölümler bedenimde sınar kendini bir tanrıça emzirir kendi elleriyle, bütün yangınlar aşina yüreğime yüreğim, acı alazıyla dövülmüş Zagros yüreğim mor-eflatun bir nazarlık asılmış demir çengelleriyle... Irkımın anavatanı yüreğim, Herekol, Bagok, Cudi, Sipan, Munzur, Ararat yüreğim... Bir yanı isyan, bir yanı umut, bir yanı mavzer, bir yanı ölü, bir yanı ölüm, ölmekli, bir yanı kar, bir yanı bahar, uykusuz onbin yıllık çocuk yüreğim... bir deprem öncesi paniğiyle kaçırıyorum şimdi yüreğimi ana kucağı gibi şefkat emziren ve savaşan ve seven gökyüzü kadar özgür, yeryüzü kadar canlı ve hayatın sahibi gibi sen ve tanrıçalar ülkesinden bir zamanlık sıyrılıp gelen gülüşünle bin ışık yılı uzak ve her an düşebileceğim bir tuzaksın çünkü.... Hoşçakalın sevdiğim bütün isimler ve simli gökyüzü... HOŞÇAKAL! |
şairin kitabında ki gibi..uzaklara atılmış bir kedi hüznü..ama yıkıyor dimi..
..
gönlünce