MAYIS GİBİ SEVDA GİBİ AŞK GİBİ
Işığa boğulmuş donmuş bir şehrin,
Üçgen çatılarını seyrediyorum kuşbakışı. Zinciri kopmuş ak kollarında bulutların Üşüyorum, yüreğim izinsiz kaygılarda. Ayakları suya batık Alplerin, yokuşlar dalga dalga Bir dokunuşta esneyen rüzgâr olup, yürüyorum tiz nakaratlarla Manastırlar, katedraller, köprüler Sipsivri kuleler ve kar kamburu çatılar altında Şair olmaya özeniyor başsız dilenci Kendi dünyasında, buyurgan kumbarasıyla Burada, bu uzak kentte öyle şaşkınlık içindeyken, Yolları karanlığa uzanıyor gelgitlerimin. Şimşek hızıyla dağılıyor uğultular Ve içimdeki sensizlik kederi Taşarak oymalı heykeller arasından Kıpkırmızı bir alev olup, iliklerimde konaklıyor. Yanımda taşıyorum sımsıcak nefesini Kolum kanadım olasın, yaslandığım omuzum diye Aslanlı köprüde, Tuna üstünde Sesime ses verip, savrulsan diyorum yedi rüzgâr misali Tutsan ellerimden ah İstanbul! Şiir sözlüm Nasıl tütüyorsun gözümde anlatamam… Ayrılırken Stephansdom’dan Silkeleniyor iki yakası gotik şehirlerin Salzburg’da yeniden besteleniyor senfoniler Bir harika çocuğun dilinde “Alla Turca” Her notada yeniden doğuyor, büyüyorsun aşk gibi Kalemsiz dizelerle çoğalan sultanlar şehrim Nabzımdasın sımsıcak gülümseyişinle Solusam sen kokuyor nefesim, ıslansam sensin. İzin ver yakayım buzdağlarını, sarmasınlar İncitmesinler incili boynunu, kuğu tenini Seni anlatıyor gece gündüz her yerde ay Yarıp yarıp silkeleyerek karanlıkları O büyük insanı özlüyorum, Dolmabahçe’yi, Üsküdar’ı… Biliyorum, ne kadar ozan varsa hepsi seni yazıyor. Nerden bilsinler sığmayacağını ak sayfalara… Yokluğunda dilim esir, dalgası kırık bir deniz gibiyim. Aç kollarını, hüznü sil güzeller güzeli şehir Sersefil olmadan son güneş Topla kırılan parçalarımı, kucakla beni Mayıs gibi, sevda gibi, aşk gibi… |