SESSİZLİK LİMANIİçimde kimsesizliğin hüznüyle bir akşamüstü Hiç tanımadığım, alışamadığım bir şehirde Dünya küçük, bir tanıdık yüzle karşılaşıyorum. Sanki kırk yıllık dostmuşuz gibi Oturup kar kümeleriyle göz göze Silinmiş anıları resimliyoruz. Sessizlik limanım oluyor her ayrılıkta. Caddeler öksüz bir çocuk gibi ben Bir kış, kapkara bir kış geçerken üzerimden Uzaklara dalıyorum otelin penceresinden. Çıplak dallardan yalnızlık doluyor içime Sonra birden, ezgileri hiç değişmeyen Cıvıltılar… Şakımalar… Ve bir de telesiyejin korkutucu tutkusu Hop oturup hop kalkan yüreğime aldırmadan Bulut arkasına bulut takmış yüzüyor. Hüznü gözlerinde topluyor bir masum çocuk En uzak uçurumlara çırpar gibi kanatlarını Adalar düşlüyorum akşamın seyrinde yıldız yıldız. Yalnızlık zırhlarıyla kuşatılmış, dupduru Düşmek isterken Kar Tepesi’nin doruklarından Suya o mavi rengi veren, ömrü tükenmiş gemilerle İşitmiş miydi, neydi bilmem iç sesimi kuşlar Aynı anda, aynı ağızla atladılar yansılara. Altın pencereli evdi belki düşlediğim Belki okuma kitabımın orta sayfasından Ansızın dokunacakmış gibi unuttuklarımla Tutuşacakmış gibi parmaklarımda Yaklaştıkça izi siliniyordu yanık kokulu bir geçmişin Eskiyen yüzler, eskiyen anılar arasında Yarı özgür adada buluyor insan kendini. Ömrü boydan boya kaplanınca sislerle Ve böyle ağlamaklı viran günler ertesinde Düşler filizlenip, yeni ben doğuyordu kendiliğinden. O ilk tanıştığım yabancı dağlar Garip gelen yüzler ve sesler arenasında Zaman durduruyordu acemilik çarklarını Nerede mola versem oralı oluyordum. İhtişamlı heyecanlar, yepyeni sevinçlerle Yırtılıyor kabuğu sessizlik limanımın usulca Herkes dost görünüyor dostluğa giden yolda. Sessizlikse, değişmeyen limanım… |
Yalnızlık zırhlarıyla kuşatılmış, dupduru
Düşmek isterken Kar Tepesi’nin doruklarından
Suya o mavi rengi veren, ömrü tükenmiş gemilerle
İşitmiş miydi, neydi bilmem iç sesimi kuşlar
Aynı anda, aynı ağızla atladılar yansılara.
Tek kelimeyle harika.....
Yüreğiniz şen olsun.....