(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
... şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
... şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
M.Ö. 200.000 ile 70.000 yillari arasinda Pasifik'te Mu adinda Avustralya'dan kat kat büyük bir Kita mi vardi? Yüksek bir medeniyet yarattiktan sonra batmis miydi? Atatürk bu kitayla neden ilgilenmisti?" Türkler'in kökenini ortaya çikarmak Gazi'nin en büyük isteklerinden biriydi. Cumhuriyetin ilk yillarinda Osmanlilar'in son dönemlerinde Türklük Akimlari üzerine yapilan arastirmalari derledi. Atatürk'ün istegiyle birçok bilim adami ve arastirmaci bu alanda arastirmalar yapti. Yabanci bilim adamlari davet edildi. 1930'da Türk Tarih Kurumu kuruldu. Çok zengin malzeme ve bilgilere ulasildi. Yine de Türkler'in nereden geldikleri tam açiklik kazanmadi. Maya Diliyle Türkçe Arasindaki Benzerlik 1932'de emekli General Tahsin Bey Atatürk'ü ziyaret etti. Maya dili ile Türkçe arasindaki benzerliklerden bahsetti. Mayalar Meksika'da yasamislar, Türkler ise Orta Asya'dan gelmislerdi. Aradaki uzakliga ragmen, Gazi konuyla ilgilendi. Tahsin Bey'i Meksika'ya elçi olarak atadi. Ona iki dil arasindaki benzerlikleri ortaya çikarma görevini verdi. Tahsin Bey Meksika'ya gitti. Orada kendisine Amerikali Arkeolog William Niven 'in buldugu tabletlerden bahsettiler. Maya dilinin kökeninin bu tabletlerde oldugu anlasilmisti. Türkçe ile Maya dili benzerlik bu tabletlerde aranacakti. Bu tabletler Tahsin Bey'i saskina çevirdi. Çünkü tabletler MÖ 200.000 ile 70.000 yillari arasinda Pasifik'de yer almis bir kitayi haber veriyordu. Kitanin adi MU idi. Avustralya'dan birkaç kat büyüktü. Yüksek bir uygarliga ulastiktan sonra deprem veya tufan sonucu battigi saniliyordu. Ingiliz Albay James Churcward Hindistan'daki tabletleri Tahsin Bey'e bilgi olarak sundu. Bunlar da kayip Mu Kitasi ile ilgiliydi. Ve Churcward 50 yil çalismisti bu tabletleri çözebilmek için. Bu konuda 5 kitap yayinlamis bir uzmandi. Tahsin Bey, ögrendiklerini, bulduklarini düzenli olarak Atatürk'e rapor ediyordu. Gazi; Churcward'in Mu ile ilgili kitaplarini getirtti ve 60 kisilik bir tercüme heyetine Türkçe'ye çevirme emrini verdi. Kitaplar basilmadi. Daktilo edilerek Atatürk'ün önüne kondular. Atatürk metinleri büyük bir dikkatle okudu. Insanin yaradilisini anlatan bölümle özellikle ilgilenmisti. Mu'nun insanligin ana vatani oldugunu nüfusun 64 milyona çiktigini anlatan bölümlerin altini çizmisti. Mu'da geçen Tanri kavramiyla da yakindan ilgilenmis, yaraticinin insan akliyla anlasilamayacagi, sekillendirilemeyecegi ve adlandirilamayacagi üzerinde durmustu. Tercümelerde Maya dili de dahil tüm lisanlarin Mu dilinden türedigi belirtiliyordu. Mu kitasinin batisini anlatan bölümde halkin "Ya Mu bizi kurtar." diye bagirdigina dikkat çekerek Mu'nun bir ilah adi oldugu sonucuna vardi. Mu kökenli özel isim ve sifatlari, Öztürkçe ile karsilastirarak (Kui: kögü : Aile vb.) not aliyordu. Atatürk, önce Türkler'in kökenini ve Mu dilinin Türkçe ile baglantisini incelemis sonra da Mu sembollerini Latin alfabesiyle karsilastirmisti. Daha ilginç olan Mu'nun demokrasi ile yönetildigini ve günes enerjisinin aydinlatmada kullanildigini anlatan satirlarin altini çizmekle kalmamisti kendi notlarini da ilistirmisti. Bugün bu kitaplardan Kayip Mu Kitasi ve Mu'nun Çocuklari Anitmabir kitapliginda 1301, 1302 no ile kayitlidir. Çeviri metinleri ise kitaplikta 4 dosya halinde bulunur. Gazi'nin Mu ile ilgili çikardigi sonuçlari ne yazik ki tam olarak bilemiyoruz. Emekli general Tahsin Mayatepek Meksika'daki arastirmalarinda çok daha fazlasini bulmustu. Maya, Aztek ve Inka uygarliklarinin Türkler'in kullandigi esyalara benzer esyalar kullandigini Atatürk'e iletmisti. Davullar, kalkanlar üzerlerindeki ay ve yildiz sembollerine kadar bizimkilere benziyordu. Tahsin Mayatepek, çalismalarini belge ve fotograflarla 3 ciltlik defter olarak toplayarak Atatürk'e gönderdi. Bunlarin ikisi 70'lere kadar TDK kütüphanesinde idi. (No:57-56) Üçüncü defter kayiptir. Bu defterlerde dini tören, ibadet ve tapinaklarin bile sasilacak kadar benzerligi gösteriliyordu. Atatürk'ün 6 ay gibi bir sürere Türkçe'yi Latin harflerine kavusturacak kadar bilgili ve yetenekli oldugu düsünülürse, onun kesinlikle siradan bir dil bilimci ve tarihçi oldugu düsünülemez. Öyleyse bu arastirmalari da siradan bir merak olamazdi. Yine O, neyi nerede arayacagini herkesten iyi biliyordu. Bugün Atatürk'ün gizli kalmis düsünceleriyle birlikte bu arastirmalar da Anitkabir'in sessizliginde uyumaya devam ediyorlar. Eger gerçekten var olduysa, Mu Kitasi'nin kalintilarinin Pasifik'in derinliklerinde durdugu gibi...
EVET HOCAM AMA KAÇ KİŞİ MU ADASININ DA SAKİNLERİNİN DE TÜRKLER OLDUGUNUN TÜRKLERİN OLDUGUNU BİLİR....ÇOKACI AMA DOGRU..ŞİİR SÜPERDİ VE BENDE UFACIK KATKIM OLSUN İSTEDİM...HOŞ GÖRÜNÜZ ADINA TŞKLERİMİ SUNUYORUM.PEMBE GÜLLER İÇİNDE.BEN 15 GÜN YOKUM TORUNUM RAHATSIZ.İNŞALLAH SİZLERİ SÖNDÜGÜM DE BIRAKTIĞIM GİBİ BULURUM.SELAM VE DUAİLE KALINIZ.
Her zaman ki gibi şiire duyulan saygının, itinanın ve özenin aleni gözlemlendiği bir sayfa. Gerek kelime seçimleri gerekse bu kelimelerin diğer kelimelerle birlikteliklerinden duyulan polofonik ses muhteşem ötesi.
Ses, biçim ve içerik iç içe imgenin yansımasında bambaşka sonsuz imgeler yolculuğuna çıkarıveriyor.
Bakıştan etkilenişin çağrışımları :
mavi -delhiz - gece -şiir - kadın - bakış.........
Bütün bu çağrışımlar imgenin bütünün bir mozaik parçaları gibi renklerini, biçimlerini oluşturuyor.Her biri ardında sonsuz sayıda çağrışımın bulunduğu imgelere dönüşüyor.Suya atılan taş misali büyüyen daha büyüyen halkalar.
"Ruhsal pasaportum" diye başlanan bölüm ilk önce şiire şiiri yazmaya iten sebebi açıklama gayesiyle başlıyor.
Aşk........ bir kadın ve etkilenen bir bakışın geceye şiir şir düşmesi.Ve beraberinde kullandığı doğru çağrışımlı kelimelerle bu duygunun etkisinin ve gücünün artırılması yoluna gidilmesi tekniği ustaca kullanılmış şairce.
" Tinsel kaçışım " ( Ruhsal kaçışım )
Burda birinci bölümle ilgili bağlantı kurabiliriz.İlk bölümde şair ruhsal pasaportum demişti ve ardına gelen dizelerde aşktan dem vurmuştu.İkinci bölüme ruhsal kaçışım ismini vermesi aşkı kaçış olarak gördüğü izlenimini bıraktı bende.Birşeylerden kaçılıyor ruhsal olarak tüm benliği aşka verilerek birinden kaçılıyor.Dizelere devam ediyoruz ...
Burda ilk bölümde bahsedilen sevgiliye izafen seslenişler var onun nitelik ve özelliklerini ifadeleyerek buna dair verilen tepkileri dile getirmiş şair.Bir yardım.Bir huzur.Mutluluğa giden, aşka giden , kaçışa giden yol olarak gördüğü yardımdan dem vuruyor...
"Son durağım" Bence bu bölüme erken gelinmiş gibi.Çünkü öylesine derin bir muhtevayla başladı ki şiir son durağa kadar geçireceği merhaleler daha yoğun olabilirdi diye düşündüm.Elbette ki saygım sonsuz mutlaka bir bildiği vardır.Ufacık eleştirimden sonra dizeye devam ediyorum.Bakalım neymiş son duraktan kastedilen ?
Burdaki söylemin bir hitabet olduğunu anlıyorum aşka kaçışla, kaçtığından beklenenler, dilekler sonderece farklı bir dille ifadelenmiş.Bu arada " pırperalla" çözemedim hocam... isim mi acaba ?
Evet tümüyle baktığımızda ; Baştan sona biçim, anlatım ve ihtivasıyla estetiğin gerek duygu gerek anlam bazında en bariz yansıması olmuş bir eser.Ve her zaman dediğim gibi kompozisyon mantığı ki benimde şiirlerimde çoğunlukla kullandığım bir ögedir.Şairimizin baştan sona bir disiplin içinde duygu ve manayı hizayı getiren estetiği salt bakir imgelerle sağladığını görmekteyiz.Yine çok çok önemli bulduğum hatta birinci derecede olmamasının en büyük kıyamet olduğunu düşündüğüm bir başka husus.Şiirde zaman ve kişi birliği ustaca kullanılmış.
Nacizane hocam benim bilgi aynama düşen yansıma bunlardı.Yanlış anlamışsam kusuruma bakmayın.
Şiir için teşekkürler.Yetkin kaleminiz varolsun.Saygılarımla.
Sevgili Oktay'ın şiirlerindeki sağlamlık dikkat çekici. Yazmayı hafife almayan bir tavır sezinleniyor mısralarda ilerlerken. İmgesel zenginlik dikkat çekici. İmge severler için bir define şiir. Parantezli kullanımlardaki tercih yerinde. Bütün bölümler hem aynı kapıyı işaret ediyor. Sırlı ve buğulu...
Kurgusu , tekniği, imgeleri ve duygusuyla dört dörtlük
tebrikler